İhtiyaç duyduğumuz veya daha iyi bir hayat için arzuladığımız bütün mal ve hizmetler birer pazarlama (dağıtım) zinciri sayesinde bizlere ulaşmakta, bu zincirler bir arada ekonomik yapıyı oluşturmaktadır. Bugünkü sorumuz, pazarlama zincirlerinde egemenlik üzerine olacaktır. Dağıtım sistemlerinde egemenlik kimin elindedir? Petrol, çelik, pamuk gibi hammadde üreticilerinin mi? Bunları giyime, makineye, alete, enerjiye dönüştüren firmaların elinde mi? Yoksa bunları biz tüketicilere sunan perakendecilerin mi? Peki egemenlik, biz tüketici-müşterilerin elinde olamaz mı? Bizler olmasak ve bunların mallarını almasak yukarıdaki firmalar ne yaparlardı? Hiç düşündük mü? Dağıtım zincirlerinde kimin borusunun öteceği, kimin sözünün geçeceği, kimin yöneteceği, kimin yönetileceği, ilmî adıyla dikey rekabet, her zaman tartışma konusu olagelmiştir. Pazarlama, sunucuların egemen olmaktan çıkıp, asıl egemenliğin alıcının elinde olduğunun fark edilmesiyle birlikte ortaya çıktı. Tüketici egemenliği, müşteri memnuniyeti pazarlama anlayışının temel şartıdır. Müşteri kraldır, velinimettir, sözlerinin altında bu gerçek yatar. Pazarlarda egemenlik bir gün müşterilerin eline geçer mi, tüketici ne zaman egemen olur, bir parça merak etmiyor değilim. Bana öyle geliyor ki, firmalar müşterilerini memnun etmekten, onun sözünü dinlemekten başka çıkar yol olmadığını kavradıkları zaman, egemenlik müşterilerin olacak. Firmalar müşterinin ne istediğine samimiyetle kulak verdikleri, onun isteğini yerine getirdikleri, onu rahatlatıp keyiflendirdikleri, hatta hizmetine girip hizmetçisi gibi davrandıkları zaman müşteriler egemen olacak. Firmalar, müşteri kaybetmekten korktuklarında, böyle bir korkuya kapıldıklarında egemenliği müşterilere bırakmak anlamında pazarlamadan imdat istemişler; aksine, kendilerini güçlü hissettiklerinde, pazarlarda terör estirmiş, müşterinin ensesinde boza pişirmişlerdir. Egemen seçenek tanımaz. Egemen aktiftir, reaktif davranmaz. Egemenlik bir algıdır, bazen sopayla, bazen güç gösterisiyle elde edilir. Gücü olan sözünü geçirir. Altını olan kuralı koyar. Bazen yasayla olur, bazen yasakla. Egemenlik verilmez alınır. Paylaşılmaz kazanılır. Devredilmez hak edilir. Egemen despot değil, demokrat olmalıdır. Pazarlamada egemenlik, müşterinin müşteri için müşteriyle birlikte yönetimidir. Pazarlama, müşterinin sesini işin her aşamasında, firmanın her yerinde çınlatabilmektir. Müşteri egemenliği yasalar ve yasaklarla değil teşviklerle gelişir. Gerçek egemen egoist olamaz. Asıl egemen sadece kendini değil, başkalarını düşünür. Egemenlik gönlünden geçeni hayata geçirebilmekse, asıl egemenlik doğruyu, güzeli, yararlıyı yakalayıp gönüllerde yaşamayı ve yaşatmayı bilmektir. Pazarlarda "Biz ne diyorsak, o!" diyebilmek için pazarlamayı ve egemenliği daha yakından tanımaya, hakkını vermeye, daha aktif davranmaya ihtiyacımız var. Egemen seçenek tanımıyor. Egemenlik kolay değil. (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)