Bu yazıyı, yanı başımda saatlerdir süren gümbür gümbür bir rock konserinin sesli gölgesi altında yazıyorum. İki-üç haftadır bizim okul, üniversiteden çok eğlence yerine döndü. Öğrenciler, günlerdir "Bahar Şenliği" yaşıyorlar. Sınıflar epeyce tenhalaştı. Şenlikte gençler konser dışında başka faaliyetlere de katıldılar. Tiyatrolar, filmler, şiirler, danslar, tangolar, çarpışan arabalar, salıncaklar, yarışlar, yemeler, içmeler ve biraz da kariyer günleri. Bu "kariyer günleri" enteresan bir iş. Haftalar önceden etraf afişlerle donatılıyor. Sonra kulelerdeki ofislerinden fırlayıp gelmiş kıyafetleri ve donanımlarıyla bir dizi genç yönetici arz-ı endâm ediyorlar. Gençler iş ümidiyle bunların etrafında pervane oluyorlar. Dikkat ediyorum, her sene hemen hemen aynı firmaların ekipleri geliyor. Medyanın popüler firma ve markaları öğrencilerin ilgisini nedense daha çok çekiyor. Bu firmaların isimleri öğrencilerin dillerinden hiç düşmüyor. Diğerlerinin esamisi okunmuyor. Bu tip organizasyonlarda adına rastlamadığımız, pek popüler olmayan firma ve marka yöneticilerine sormak lâzım. Öğrencilerle, çocuklarla, gençlerle, yarının yöneticileriyle, yönetici adaylarını yetiştiren eğitim kadrolarıyla ilişkiniz ne âlemde? Bir bağınız yoksa niye yok? Size ulaşmıyorlar mı, yoksa siz mi onlarla ilgilenmiyorsunuz? Omni Pazarlama diye bir şey var. Bir firmanın ve markanın kendisini doğrudan müşterilerine sevdirme gayretleri yanında, bu sevgiyi pekiştirecek, daha anlamlı hale getirecek "özel aracılar" kullanması esasına dayanıyor. Aklı başında firmalar, neredeyse daha bebeklikten başlayarak, isimlerini, logolarını, markalarını, ürünlerini, kimliklerini ve kişiliklerini benimsetmenin yollarını buluyorlar. Ürünleri ve sektörleriyle ilgili uygulamacıları, araştırmacıları, eğitimcileri, dernekleri, medya mensuplarını ve bürokratları göz ardı etmiyorlar. Bu kişiler, konumları veya görevleri gereği firmaların pazardaki başarılarında önemli ölçüde etkili oluyorlar. Olumlu veya olumsuz, her türlüsüyle bu kişilerin tepki ve tutumları çok anlamlı olabiliyor. Bu insanlar, pazarların gelecekte nasıl bir manzara göstereceğinin işaretlerini bugünden verebiliyorlar. Uzun vadeli düşünmeyi becerebilen firmalar, çocukların, gençlerin ve uzmanların bugünkü beğeni ve tercihlerinin, yarın o pazarda ciddî bir talebe dönüşeceğinin farkındalar. İşini ve kârını/zararını iyi bilen firmalar, kendilerini, isimlerini, markalarını ve ürünlerini, çocuklara ve belli mesleklerin öğrencilerine tanıtmaya ve beğendirmeye uğraşıyorlar. Dikkat ettiniz mi? Reklamlarda gençler, çocuklar ve hatta bebekler giderek daha yoğun bir şekilde kullanılıyor. Hatta, rivayet edilir ki, bebeklerin oyuncu olarak kullanıldığı bebek bezi reklamlarının yoğunlaşmasıyla birlikte, bebekler bezlerini daha geç yaşlarda terk eder olmuşlar. Üç yaşına gelmiş ve iyice dillenmiş kocaman bebeklerin bebek bezi konforundan kolay kolay vazgeçemediklerini çevremdeki örneklerden bizzat biliyorum. Her fırsatta öneririm, "bütün firmalar ürünlerini öğrencilere, okullara ve hocalara mutlaka ulaştırsınlar." Daha işin başında zihinlerde yer almak ve orada yıllarca kalmak, uzun soluklu ve biraz da masraflı bir iş. Ama, yıllar öncesinden, zihinlerin şekillenmekte olduğu, ticarî bir ilişkinin henüz başlamadığı bir dönemde kazanılan gönüllerle gelecekte yapılacak işlerin değeri, parayla pulla ölçülmüyor. Gel de birilerine anlat...