Geliyor, geliyor, geldiii...

A -
A +

İnsanın aklı dişindeyse, gözü başka bir şey görmüyor. Cesaretimi elime alıp dişlerimi bakıma götürdüm. Size de tavsiye ederim, geciktirmeyin. Sevgili Sertaç, altına üstüne iyice bir bakıp inceleme sonucunu açıkladı. Daha sonra yapılacak işlemleri anlattı. Kaça yapacağını bildirdi. Açıklamalara devam etti. Yapacaklarını, benim hissedeceklerimi, olabilecekleri haber verdi ve yaptı. "İnsanları hep iyi işler üzerindeyken yakalayın ve onları aferinleyin" kuralı uyarınca, bendeniz de "Keşke bütün hekimler de, meslek erbabı da, tamirciler de böyle davransalar" dedim. Meğer, işe başlamadan önce neyin, hangi şartlarla yapılacağını baştan açıklamak ve müşterinin onayını almak meslek kodlarından biriymiş. Hasta haklarından biri de bilgi edinme hakkıymış. Müşterisine saygılı profesyoneller öyle davranırmış. Bizim diş işlerimizin tamamlandığı gün, dikkatimizi dişimizden memleketin iç ve dış işlerine çevirebildik. Bir de ne görelim, Başbakan Tayyip Erdoğan, akaryakıta, doğalgaza ve bazı ürünlere ZAM YAPILACAĞINI hem de meydanlarda açıklıyor. Zamlar, temel ihtiyaç maddelerini kapsamayacak, ufak boyda olacak, yani "acıtmayacakmış." Bizim bildiğimiz, devlet zam yapmaz, "fiyat ayarlaması"yla yetinirdi. Zam var mı sorusuna "yok" derdi. Seçim öncesinde ise zam mam yapılmazdı. Ne olur ne olmaz deyip, o akşam depomuzu tam doldurduk. Zamların zamları kovaladığı dönemlerde, TEFE ve TÜFE rakamlarının hemen ardından akaryakıta zam geleceğini iyice öğrenmiştik. Enflasyon baş aşağı dönünce, bu düzenimizi unutmuştuk. Ama, zamların davul çala çala değil, "bir gece ansızın gelebildiğini" henüz unutmamıştık. Tüccar "Zam geliyor..." taktiğini iyi bilir. İşe yarar. Hele "vahşi pazarlamacılar" enflasyonlu yıllarda bunu çok iyi kullandılar. Zam geldikten sonra "Eski fiyattan..." taktiğine geçerler ve bir dönem daha satış şanslarını artırırlardı. Bu taktiklerle, bilhassa, kolay saklanan, bozulmayan, eskimeyen mallar harıl harıl satılır, çatır çatır alınırdı. Şimdilerde bu taktik biraz değişik bir tarzda, "acısız zam operasyonları" için uygulanıyor galiba. Dış politikada da aynı taktik geçerli olmasın! Milletçe hepimizi "acıtacak" hareketler için birileri, içerden ve dışardan olup bitenleri, olacakları ve olabilecekleri anlatıp bizleri bilgilendiriyorlar. Başımıza geleceklere alıştırıyorlar. "Elden gidiyor, gidiyor, gidiyor" derken, Allah korusun bir gün "gittii..." diyecekler. Hiç acı duymayacağız. "Acısız operasyonlar" "acısız sünnet" gibi değil. Orada, "şeyi" uyuşturunca, iş acısız hale geliyor. Zamlarda ve dış işlerinde acı, fizyolojik olarak değil, psikolojik olarak azaltılıyor. Muhtemel tepkiler söndürülüyor. Acıtacağından veya acıyacağından korkulan hallerde, taktik basit: Önce zihinlerde ne olup biteceğine dair bir kutucuk aç. Bir beklenti oluştur. Zihnen hazırlanması için belli bir süre tanı. Daha sonra, zamanı, kıvamı ve tavı geldiğinde darbeyi vur. Reklamcılar, tiyatrocular ve mizah ustaları da böyle çalışıyorlar. Önce sahneyi hazırlıyorlar, beyinlerde bir merak ve beklenti oluşturuyorlar, daha sonra basit bir slogan, ufak bir hareket ve küçük bir söz ile son darbeyi vuruyorlar. Allah ömürler versin, ellinci yaşı kutlanan Başbakan tüccardan ya, o yüzden işler tüccar taktiğiyle yürütülüyor, anlaşılan. (Bu yazı akaryakıt zammından önce hazırlanmıştı.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.