Gibi gibiyi çeker

A -
A +

İç ve dış politikada atışmalar sertleşiyor, ötekine tahammül azalıyor, ilişkiler geriliyor. Her kuş kendi cinsiyle uçuyor. Gençler gençlerle, yaşlılar yaşlılarla, çocuklar çocuklarla oluyor. Gibiler gibileri çekiyor. Parkta, mahallede, kahvede, siyasette, iş hayatında, hatta evde bile herkes kendisi gibi olanlara yakın, kendisine benzemeyenlere uzak duruyor. Yüzlerce araştırma, canlılar ve insanlarda da böyle bir eğilimin varlığına işaret ediyor. Yaş, cinsiyet, meslek, okul, sosyal sınıf, hemşerilik, komşuluk ve benzeri özellikler bu eğilimde kendini hissettiriyor. Dost, komşu ve hatta müşteri seçerken, homofilik eğilimler kendini hissettiriyor. Futbolda taraftarlık, siyasette particilik "homofili teorisi"yle açıklanabiliyor. Kendi partisine, taraftarına toz kondurulmuyor; karşı takım, rakip parti mensuplarıyla hiç uzlaşılamıyor. Homofili, korku, güvenlik, tembellik gibi güdülerin eseri. İnsan, daha kolay anlaşabileceği, kendini daha rahat ifade edebileceği, uzlaşabileceği, anlaşabileceği kişilerle ilişkilerini farkında olmadan yoğunlaştırıyor. Bir satıcı bile, ortak paydalarda buluştuğu bir müşterisine daha rahat satış yapacağını biliyor, onlara yöneliyor. Ortak yönlerin çok olmadığı müşterilere giderken ayak sürüyor. TV, medya ve internet, insandaki bu "kendinden olanla gruplaşma" eğilimini yerel olmaktan çıkardı. Öbeklenmeler şimdi dünya çapında sanal "sürüler" halinde oluşuyor. Homofiliye götüren özellikler doğuştan da sonradan da oluyor. Cinsiyet değiştirilemiyor ama hangi takımı tutacağı kişinin seçimine kalıyor. "Gibi gibiyi çeker teorisi" kendi kendini besleyen bir süreç. Birbirine benzeyen özellikteki insanlar birbirlerini kendilerine yakın buluyor, birbirlerini çekiyor, bir araya geliyorlar; birbirleriyle temasları daha da yoğunlaşıyor; zamanla birbirlerine daha çok benziyorlar; benzerlikler arttıkça homofilik etki daha da güçleniyor, kendi gibilerini daha kuvvetle aramaya başlıyor, farklı olanlardan uzaklaşıyor, kendilerini "ötekine" daha fazla kapıyorlar. İnsanlar tercihleriyle, kendi elleriyle kendi etraflarına bir ilişkiler ağı örüyor, bir şebekenin parçası haline geliyor, ipek böceği gibi kendilerini hapsediyorlar. İletişim imkânları heterofiliden çok homofili katsayısını yükseltiyor. İnsanın "ötekine", "farklı olana" tahammülü azalıyor, toplum ve dünya daha da geriliyor. Öbekleşme, ilişkiler, "ağ komşuluğu" pazarlamacılar için büyük fırsatları da beraberinde getiriyor. Araştırmalar gösteriyor ki, müşteriler arasındaki ilişki ağları takip edilebilirse, diğerlerine satış kolaylaşıyor. Aynı öbek içinde müşterilerden birine satış yapılması, "ağ komşuluğu" içindeki diğerlerinin satınalma ihtimallerini üç ila beş kat arttırabiliyor. Gruptan biri aldıysa, diğerleri de onu takip ediyor. Pazarlamacılar "ağ pazarlama"nın (network marketing) gücünün farkındalar. "Dilden dile pazarlama" (gönülden gönüle, ağızdan ağza) eskiden beri biliniyor. Ama şimdilerde müşterilerin birbirleriyle temaslarının kolaylaşmasıyla birlikte ciddî bir araca dönüştü. "İlişki sermayesi" kavramı ortaya çıktı. Yahoo, Skype, Google, Gmail, MySpace, Youtube, Blogger gibi ücretsiz hizmet veren firmaların dudak uçuklatan fiyatlarla el değiştirmelerinin altında işte bu "ilişki sermayesi" gerçeği yatıyor. Bu firmaların hepsi, bedavaya sundukları hizmetlerin karşılığında kimlerin kimlerle ilişki kurduklarına dair muazzam veri tabanlarına sahip oldular. Şimdi sırada, bu bilgiler sayesinde rahatlıkla görebildikleri homofilik öbekler içinde önce kimleri vuracaklarının hesapları var. İlişkinin değerini bilen, bedelini de ödüyor. Diğerlerine kuş sürüsü gibi oradan oraya uçmak kalıyor. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.