Gün olur, devran döner

A -
A +

Bugün leyleklerin dönme zamanı. Takvimde öyle yazıyor. Son cemre de pazar günü toprağa düşecek... Asırlardır yaşanan bir devran, anlayan gözler için manaları da beraberinde getiriyor. Mevsim normallerini, "kocakarı soğukları"nı, "leylek fırtınaları"nı, "küresel ısınma"yı, atmosferde yıllar boyu tekrarlanan olaylara bakarak anlıyorlar. Dilimizde ne laflar var! Fırtına öncesi sessizlik... Sular bulanmadan durulmaz... Etme bulma dünyası... Ne ekersen onu biçersin... Sen seni bil sen seni, sen seni bilmez isen, patlatırlar enseni... Kâr zamanı değil, âr zamanı... Her çıkışın bir inişi. Her günün bir akşamı, her gecenin bir sabahı var... Hele şunlara ne demeli? Nefes almak isteyen önce nefes vermeli... Almak için önce vermeli... Politikada da nice salıncaklar salınır. Biri gelir, biri gider. Güç bozar, mutlak güç, mutlaka bozar... Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner... Devran döner, çark döner... Pazarlamada bir de "perakendecilik çarkı" tabiri var. Dahası, "mamul hayat eğrisi" denilen bir döngü var. Piyasalarda ürünlerin doğup, gelişip, büyüyüp, olgunlaşıp, ihtiyarlayıp, en sonunda piyasadan çekilmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Buna uygun davranmayanları, ne piyasanın, ne de pazarlamanın affetmediğini anlatıyor. Kredi kartlarına çeki düzen vereceklermiş. Türkiye Avrupa genelinde kredi kartında üçüncü büyük pazar haline gelmiş. Hazırlanan yasa taslağıyla sistem "yeniden" düzenlenecekmiş. Bu taslak ile banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılması ve kullanılmasına ilişkin usuller yeniden belirlenecekmiş. BDDK Başkanı Bilgin, "Hak ve yükümlülükleri belirlemek istiyoruz. Proaktif davranmak amacıyla bu düzenlemeyi yaptık" demiş. 27 milyon hanede kredi kartı varmış. İşlem adedi 1.1 milyara, kartların cirosu 64.4 katrilyon liraya ulaşmış. Ocak ayında 38 bin kişi hakkında takibat açılmış. Kart mağdurları 100 bini aşmış. Bu memlekette, bankacılar pazarlama yaptık sandılar, ama "pazarlama" yapmadılar. İnsanımıza hizmet ve değer satmadılar. Onca şaşaa içinde yaptıkları, aslında bir çığırtkanlıktı. Faiz satmaktı, bono satmaktı, plastik satmaktı. Satacak şey tükendi, şimdilerde "taksit" satıyorlar. İşlerini iyi (!) biliyorlardı. Tüketiciye yanaştılar. Kart çılgınlığına çanak tuttular. Reklâmlarla şaşırtılan, hesabını karıştıran ve sonunda ayağı kayan müşterilerinin kara günlerini fırsat bilip para kazandılar. Kazandıklarını yeni avlar için reklâmlarda kullandılar. Ortalık kart reklâmından geçilmez oldu. Medya da memnundu. Kazancına baktı. Tüketiciyi unuttu. Sustu. "Ben pazarlamacıyım" diyen herkesin, bankacının, bürokratın, iş adamının, perakendecinin, yöneticinin, tüketicinin, kısacası hepimizin pazarlamayı yeniden öğrenmeye şiddetle ihtiyacımız var. Artık herkes bilsin ki, pazarlama kuru kuruya "satmak" değil! Pazarlama, eline geçirenin piyasaları hizaya soktuğu bir sopa da değil. Pazarlama işletmelerin ve hayatın can damarı. Herkesin, her yerde kredi kartı "satmasını" önleseniz ne olur, önlemeseniz ne olur. Mühim olan "kafaları düzeltmek". Pazarlama güzel insanlara yakışan, insana değer veren, insanı yücelten bir şeydir. Kandırma, kazıklama, kapkaç ve benzeri KaKa'larla bir işi yoktur. Bunları pazarlamaya bulaştıranlara yazıklar olsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.