Irakta ve yakında, içte ve dışta, işte ve siyasette gösteriler hız kazandı. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, gerçek-hayal birbirine karışıyor. Olup bitenlere ya şüpheyle yaklaşıyor veya "başka ne bekliyordun ki?" deyip aldırmıyoruz. Hayat hayal, algılama gerçek. Algılamalar, izlenimler, sankiler, şovlar, gösteriler pazarlamanın güçlü araçlarından. İşi insanlarla biten aklı başında herkes, siyasetçisi, işletmecisi, pazarlamacısı, satıcısı, hepsi "göz boyama" işini ciddîye almak durumundalar. Beynin nasıl çalıştığı pazarlamacıların da ilgisini çeker, Neuro Marketing'den daha sık söz edilir oldu. İngiltere'de Durham Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, insanların gözleriyle başka, beyinleriyle başka şeyler gördüklerini ortaya koyuyor. Hem bir nörolojist hem de bir illüzyonist olan Gustav Kuhn, hokus-pokusçuların klasik top kaybetme numarasıyla bir deney yapmış. Bu maksatla iki kısa video filmi hazırlamış. Bunlardan birinde önce sağ elinde bir top gösteriyor. Sonra bu topu havaya atıyor. Düşen topu yakalıyor. İkinci defa topu tekrar atıyor, tekrar yakalıyor. Üçüncüsünde topu havaya atıyor (aslında atmıyor, avucunda saklıyor, yani atar gibi yapıyor) ama bu sefer top geri gelmiyor (yani gelmemiş gibi görünüyor). En son sahnede, iki elini, dışı seyirciye dönük olarak kaldırıp gösteriyor, duruşuyla sanki "top mop yok" diyor. (İki elinin de başparmakları o esnada görünmüyor.) Araştırmacı ekip, deneklerin nasıl aldandığını anlamak için özel göz kameraları ve yazılımlar kullanarak deneklerin göz hareketlerini de kaydetmişler, gösteri sırasında nereye baktıklarını tespit etmişler. Deneklerin çoğu, kısa bir an gözbağcının yüzüne bakar ve gözleriyle topu takip ederlermiş. Hokkabazın baktığı yer, deneklerin gözleriyle gördüklerine baskın çıkarmış. Gustav sanki topu havaya atmış da onu takip ediyormuşçasına gözlerini/kafasını kaldırıp havaya baktığı bu video filmini 38 öğrenciye seyrettirmiş. Deneklerin çoğu (%68) "numarayı yutmuş" top kaybolmuş sanmışlar. İkinci videoda ise, hokkabaz üçüncü defa topu attığında kafasını kaldırıp topa bakmamış. Bu ikinci videoyu seyreden deneklerin ancak üçte biri numarayı yutmuş. Deneyin bulgularına bakılırsa, hokkabazın bakışları numaranın başarısını etkiliyormuş. İnsanlar gözleriyle gördüklerinden ziyade, beyinleriyle algıladıklarına, gördüklerini sandıklarına inanıyorlarmış. Göz kamerasının araştırmalarda daha sık kullanıldığına şahit oluyoruz. Mağazalarda müşterilerin gözlerinin nerelerde gezindiğini, nerelerde yoğunlaştığını ölçmek için gönüllü müşterilerin başına özel kameralar yerleştirip araştırma yapanları bile görmüştük. Kısacası, birileri çarşı pazarda ve her alanda bizi etkilemenin yepyeni yollarını arıyorlar. Adamlar gözbağcılığın bile ilmini yapıyor; biz ise eğlenceye vurup, hokkabaz filmine bakıp kahkahayla yetiniyoruz. Adamlar mini-göz kameralarını bilimin hizmetine veriyor, biz ise olmadık dikizlerde kullanıyoruz. Adamlar pazarlamayı ciddî bir bilim sayıp beyine kadar uzanan araştırmalar yapıyor; biz ise onu "hokkabazlık" ve "üçkâğıtçılık işi" sayıyor, işin, işletmeciliğin, firmanın, ekonominin, ülkenin ve dış siyasetin can damarı, belkemiği, ruhu ve itici motoru olduğunu anlamıyor, hafife alıyoruz. Siyaset, ekonomi ve iş dünyasında "cambaza bakmaya" devam edersek, korkarım, bize dünya sirkinde bilet satıcılığı bile kalmayacak. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)