İçeriden dışarıya

Yılın sonunda görünen manzara şu ki, Türkiye, birkaç asırdır süregelen içe kapanıklığın kıskacından kurtulma sancılarını yaşıyor. İçe kapanık bir ülke görüntüsünden çıkıp, dışa dönük bir stratejiyle, geleceğini dışarıda arayan bir ülke konumuna geçiyor. İş hayatında, firma yönetimlerinde ve pazarlamada da benzer bir dönüşüm hissediliyor. Firmalarımız, "biz öneririz, siz uygularsınız" edalı çokbilmiş yabancı danışmanların sunduğu öneri ve çözümlerin bünyeye uymadığını hatta kendilerini engellediğini gördükçe özlerine dönmeye, iradelerine sahip çıkmaya başladılar. KOBİ'lerimiz ruhlarındaki girişimcilik dürtüleriyle yeni pazarlar, yeni fikirler bulmak, yenilikler yapmak arayışına girdiler. Türkiye, yabancılar için sadece büyük ve kârlı bir pazar olmaktan çıkıp, birlikte çalışılacak bir ortak ülke konumuna geliyor. Artık firmalarımız gözlerini yeni pazarlara çevirdiler. İç pazar kadar dış pazarların da önemini kavradılar. Sadece pazarlamada değil, hemen her alanda içerisi dışarıya, dışarısı da içeriye bağlı. Dışarıya açılmak için önce içeriyi toparlamamız lazım. İçeride gençlerimizi yeniliklere, yeni iş fikirleri üretmeye, dışarıda firmalarımıza yeni pazar fırsatları geliştirmeye teşvik etmek zorundayız. Bu stratejiyi, bu dışa açılma hareketini de pazarlamak gerekiyor. Bu önemli değişimin yol açtığı, sağduyuya engel olan gerginliklere engel olmalı, orta ve uzun vadede, insanımızı çaresizlikten, köşeye sıkışmışlıktan, ezilmişlikten kurtaracak tarihî adımlar atarken kısa vadedeki sun'i gerginliklerin tuzağına da takılmamalıyız. Gergin bir medya ve ateşli siyasetçiler bu ülkeye fayda sağlamıyor. Belli çevrelerin avukatı ve borazanı gibi davranan, toplum mühendisliği taşeronu bir medya, basit bir haberi bile nefes nefese aktararak, kıytırık konuları belli isimlere kör dövüşü biçiminde tartıştırarak topluma hizmet etmiyor. Bari şu yeni yılı israf etmemeli, içeriden dışarıya stratejimizi sakince gerçekleştirmeliyiz... (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)