İki pehlivan

A -
A +

İstanbul'un vergi şampiyonları açıklandı. Yayınlanan rakamları az mı, çok mu buldunuz bilmiyorum ama bu da bir yarış. Lakin "kapışmalı" bir yarış olmadığından oyuncusu da seyircisi de ancak o kadar oluyor. Kapışma, yarış, rekabet, sporda bile kendisini hissettiriyor. Dağcılık, atıcılık, yüksek atlama, çekiç gibi ferdî spor dalları pek kimsenin ilgisini çekmiyor. Ama iş, boks, güreş, tenis gibi iki sporcunun karşı karşıya geldiği veya futbol, basketbol gibi iki takımın birbirlerine karşı ölesiye mücadele ettiği "müsabakalar"a gelince durum değişiyor, spor spor olmaktan çıkıp, milyonlarca seyirci, binlerce oyuncu ve milyarlarca dolarla dönen bir oyun haline geliyor, yer yerinden oynuyor. Spor dünya çapında bir endüstri haline geldi. O kadar ki, sektöre mahsus dergiler bile var. Pazarlama sporda da büyüyor. Spor pazarlaması konusunda doktoralar yapılıyor. Spor pazarlaması, spor medyası, spor sponsorluğu, spor turizmi ve spor markalarını bir araya getiren "Sports Marketing Türkiye" isimli yeni bir dergi yayınlanıyor. Millî takımımızın hepimizi sevindiren iki müsabakasından sonra, TGRT HABER'de Gökçek ve Çölaşan arasındaki "yılın buluşması" da bizlere değişik bir "kim galip çıkacak?" heyecanı yaşattı. Zıtlaşmaya dayalı başka bir program, Barlas-Kongar arasında aylardır NTV'de yayınlanıyor. "Hesaplaşmayı" kim kazandı ayrı bir konu ama TGRT HABER ve programı hazırlayıp sunan arkadaşlarımız Murat Odabaş ve Nuri Elibol büyük bir tebriki hak ettiler. Candan kutluyorum. Yayın sonrasında yazılanlar ve özel sohbetlerde konuşulanlar da bildik bir "düello", bir "galip-mağlup" algısına dayalıydı. Kimin kazanıp kimin kaybettiği konusunda herkes, durumu taraftar oldukları kişiye göre değerlemişti. "Başla düdüğü çalar çalmaz harekete geçmiş iki pehlivanın kapışması"na benzetilen tartışmada, "kozlarını paylaşmak", "düello", "kavga etmek", "harakiri" gibi tarifler, "ağzından sakızını almak", "hayatını bitirmek", "sen kim oluyorsun" gibisinden, ikili kapışmayı ve çarpışmayı çağrıştıran tabir ve diyaloglar bu yayında ve yayınla ilgili yorumlarda sıkça kullanılmıştı. Tarafların kamuoyunda, "sıkı kavgacı", "kavgada pabuç bırakmaz" kişiler olarak bilinmeleri de programa seyirci çekmişti. İki kişi kavga ediyorsa durup seyretmek, atlar, takımlar, maçlar üzerinden bahse tutuşmak, taraftar kızıştırma muhabbetleri, hepsi vak'a-yı âdiyeden. Firmalar da öyle. Piyasada ikili kapışmalar oldum olası prim yapıyor. Alanında bir numara olmaya uğraşan "pehlivanlar"ın güreşleri, düelloları ve kapışmaları müşteri çekiyor, onları hareketlendiriyor, tüketimi kamçılıyor. Bulgular ve gözlemlerimiz hemen her sektörde, birbiriyle kapışan, biri diğerinin yerini almaya uğraşan firma ve markaların aralarında yaşattıkları çekişmenin ilgili piyasayı ve sektörü büyüten bir etki yaptığını gösteriyor. Kayıkçı kavgası gibi görünse de kapışma işe yarıyor. Başka sektörlerden bu sektöre müşteri çekiliyor. İnsanda iki şıktan birini seçmek, birinden taraf, diğerine karşı olmak gibi bir huy var. İşi bilenler zaten bunun farkındalar ki, bu özelliğimizi (isterseniz zaafımızı da diyebilirsiniz) pek güzel kullanıyorlar. Kavgalarını ve müsabakalarını dünya çapında yapacak, hayırda birbiriyle yarışacak insanlarımızı ümitle bekliyoruz. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.