İndirim mi kaldırım mı?

A -
A +

Bazı gençler turfandayı hiç duymamıştır. Ne ilki, ne sonu, artık turfanda diye bir şey kalmadı. Pazarlama sayesinde, hemen her sebzeyi ve meyveyi yılın her mevsiminde bulup yiyebiliyoruz. Talebin olduğu yerde onu karşılamak, az olduğu yerde canlandırmak, güzel ve iyi şeyleri düşünüp, insanların önüne sunmak, daha fazla talep edilmesi için uğraşmak pazarlamanın işi. Serasından hormonuna, gübresinden genetiğine, lojistiğinden ambalajına, soğuk saklamasından, derin şoklamasına, kabzımalından marketine, ithalatından seyyar tezgahına ve daha bir sürü işe kafa yorup, insanı, midesiyle, gözüyle, gönlüyle doyurmaya uğraşıyorlar. Turfandası, sun'i gübrelisi, hormonlusu ile, mevsiminde tarladan gelenlerin lezzeti aynı olmuyor. Sadece domatesin değil, başka "tatlarımız"ın da gerçeğini unuttuk. Sahteleriyle oyalanıyoruz. Bir de "sezon" kavramı vardı. Şimdi o da yok. Bir sezonun başlayıp bittiğini, ya havalardan, ya da fiyatlardan anlardık. Sezon başındaki yüksek fiyatlar, sezon sonunda epeyce "kırılırdı." Şimdi, her gün sezon, her gün tenzilat. İndirimin de bir raconu vardı. Halkımız, indirim dönemlerini, sezon sonlarını dört gözle beklerdi. Özel davetli indirimler yapılırdı. İndirim günlerinde müşteriler mallara deliler gibi saldırırdı. Mallar kapanın elinde kalırdı. Şimdi, önüne gelen indirim yapıyor. İndirimler de "ucuzladı". İndirimin bile tadı kaçtı. Sokağa çıkan herkes, her adımda karşısında bir "indirim" ilanı görüyor. Büyüğünden şokuna, en acayibinden en inanılmazına, çeşit çeşit indirimler hayatımızın bir parçası oldu. Her şey, her yerde, her zaman, her türlüsüyle "indirim"de. İndirim için önce oturmuş bir fiyat olmalı. Her şey indirime girince, fiyat ortadan kayboluyor. Halk, indirime şartlandırıldığından, indirim görmeden almaz hale geliyor. İşin içindekilerin ifadesine göre, indirimsiz fiyattan yapılan satışlar, toplam satışların dörtte birini bile bulmuyormuş. Yani, malların yüzde yetmiş beşi indirimli dönemde satılıyormuş. İndirimlerin bolluğu, halkımızı temel fiyat bilgisinden mahrum bırakıyor. Bunca indirim içinde, gerçek piyasa fiyatının ve malın kalitesinin ne olduğunu bilmek güçleşiyor. Müşteri, bir malın değeri ve piyasa fiyatı hakkında, doğru ve yeterli bir fikir sahibi olamayınca, satıcının kendisine bildirdiği fiyata veya yaptığını iddia ettiği indirim oranına kanıp, çok cazip sanıyor, alıyor. Almak zorunda kalıyor. Rakam oyunlarına aldanıyor. Müşterinin algıladığı fiyatlarla gerçek (fiilî) fiyatlar arasında bir makas açılıyor. Müşteri, indirim oltasına yakalanıyor. İndirimler, firma imajını ve marka algılamasını olumsuz etkiliyor. Aklı başında markalar ve firmalar fiyat yoluyla müşteriyi "kullanmayı", istismar etmeyi düşünmüyorlar. Belli bir fiyat çizgisi koyuyorlar ve onu hiç bozmuyorlar. Böylece müşterinin güvenini kazanıyorlar. Fiyatı öne çıkaran, malını ancak indirimle satabilen bir mağaza, aslında marka olmayı başaramamış sayılır. Pazarlamayı doğru anlamamış, onun firmayı ve markayı ne kadar güçlendirdiğini kavrayamamıştır. Bendeniz bir müşteri olarak, indirim kelimesini işe karıştırmadan, indirim laflarına, afişlerine gözümü kulağımı kapatarak, bunlara kanmadan, karar vermeye çalışıyorum. İndirimini, bindirimini, öncekini sonrakini hesap etmeden, önümde duran bir fiyat, işime geliyorsa alıyorum, gelmiyorsa "kalsın" diyorum. Böylece, satıcıların, "indirim yoluyla kaldırım yapma"larına izin vermiyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.