İnsanlar ne ister?

A -
A +

Pazarlama, başkalarının hacetini görerek kendi hacetini giderme sanatıdır. Hacet kelimesi size kötü çağrışımlar yaptırdıysa, onun yerine, ihtiyaç, istek, arzu, heves, maksat, amaç, kazanç gibi kelimeler de koyabilirsiniz. "Pazarlama, başkalarına kazandırarak kazanma sanatıdır" örneğinde olduğu gibi. Ne istiyorsanız, işte o istediğinizden başkalarına da verirseniz, bir karşılık alabilirsiniz. Bir vesileyle, "insanlar bizden ne isterler?" sorusunun cevabını düşünmek fırsatım oldu. Bana öyle geliyor ki, insanlar, hangi milletten, hangi yaştan, hangi meslekten, hangi meşrepten, hangi cinsten olurlarsa olsunlar, ne iş yaparlarsa yapsınlar, açık veya örtük bir şekilde belli şeyler istiyorlar, bekliyorlar. Bunları verenlerden memnun, vermeyenlerden rahatsız oluyorlar. İnsanlar en başta, maddî manada refah istiyorlar. Her işte, midelerine, keselerine bir şeylerin katılmasını istiyorlar. Kazanmak ve doymak istiyorlar. Bu, şart. Olmazsa olmuyor. Ama yetmiyor. Kazancın sürekliliğine ve garantisine güvenmek, emniyet altına almak, birilerine itimat etmek istiyorlar. Süreklilik istiyorlar. İçimizde bize saygı gösterilmesini bekleyen bir düğme var. Birileri ona basmazsa, bir şeyler eksik kalıyor. Tanımadığım biri bana "sen" dediği zaman onu uyarıyor, "siz" dedirtiyorum. Başkalarının benim için özel bir şeyler yapmasını da istiyor, bekliyorum. Beni sıradan bir insan değil, kendi şahsım içinde hususî bir fert olarak gördüğünü hissetmek istiyorum. (Kusura bakmayın, ama bu böyle.) Bana saygının bir uzantısı olarak, birilerinin beni bilgilendirmesini, karşımda konuşan insanın konuştuğu konuda uzman olmasını arzuluyor, bekliyor ve istiyorum. "İşkembeden attığını" anladığımda ondan "kopuyor", antenlerimi kapatıyorum. Sevgi, muhabbet, alaka gördüğüm insanların yanında kendimi daha rahat ve daha mutlu hissediyorum. Hep öyle davranmalarını bekliyorum. Zaman zaman, kendi kendimi ödüllendirmek, eğlendirmek, iyi bir iş yaptığıma dair nefsime sinyaller göndermek istiyorum. Bunu yapmadığım zamanlar sanki bir huzursuzluk, bir eksiklik hissediyorum. Eğlence, şaka, latife, bunların her biri bana pirzola ve baklava lezzetinde keyf veriyor. Arıyorum. Bunu bana sunanların ağızlarının içine düşüyorum. Arada sırada, belli konularda ben de liderlik, önderlik yapmak istiyorum. Ben de birilerine ufukları işaret edeyim arzuluyorum. Her durumda, resimde, konuşmada, işte, eşyada, bir ahenk, bir uyum, bir armoni arıyor, biraz eğik bir tablo, kaymış bir kravat görürsem düzeltmeye girişiyorum. Bir şeyleri kontrol edebildiğimi hissetmek hoşuma gidiyor. Araba sürmek, sınıftaki hâkimiyetim, "otur, konuş, sus" demelerim de öyle... Geleneklerimin olması, onları hatırlamak, hatırlatmak, soylu bir geçmişim olduğunu düşünmek, asîl bir insanla karşı karşıya olduğumu görmek bana mutluluk veriyor. Belli bir karizma, çekicilik ve cazibem olmasını arzuluyorum. Birileri beni fark etsinler istiyorum. Bir de, içimden bir ses bana devamlı, "sen özgürsün, esir, bağlı ve bağımlı değilsin, kimse seni güdemez" gibilerinden konuşuyor. Onu dinlemezsem, beni hep rahatsız ediyor. Ufak tefek konularda da olsa bile, özgürlük istiyorum. Aslında, ne istediğimi tam olarak ben de bilmiyor, anlaşılmak istiyorum, zira BEN BİR MÜŞTERİYİM. Anlayanlara, selam olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.