Türkiye'nin manşeti böyle diyordu. Ocak ayındaki ihracatımız geçen yıla kıyasla % 50 artmış. Maşallah diyelim, nazar değmesin. İhracat, şirketlerin dış pazarlara açılmasının en basit ilk adımıdır. Globalleşme ise işin zirvesidir. Şirketlerimiz zaman zaman küreselleşmekten dem vurur, hoşumuza gider, hepsiyle iftihar ederiz. Küresel şirket, beyni ve kökü bir ülkede olmakla beraber, bedeni, elleri, kolları, çocukları, meyveleri, beslendiği kaynaklar, faaliyetleri, ürünleri, tarzları, tasarımlarıyla dünyanın her yerinde operasyon koyabilen güçlü bir organizmadır. Dünya pazarlarında adının bir ürün veya kategori ile birlikte anılması; uluslararası medyada şirketi, yöneticileri, faaliyetleri, ürünleri vs. hakkında haber, yorum, değerlendirmelerin kesintisiz yer alması; ulusal ve yerel zevklere hitabeden varyasyonlarıyla birlikte, herhangi bir ülkede ürettiği bir ürünü-tasarımı dünyanın bütün ülkelerinde satabilmesi de gerekir. Kısacası, global şirket dünyayı siyasal, ekonomik, kültürel ve duygusal açılardan sınırları kaldırılmış, tek bir pazar olarak görebilen ve buna göre davranabilen bir ulusal şirkettir. Şartlarını yerine getirmeden, globalleştik demekle, küresellikten bahsetmekle şirketler küreselleşemiyor. Büyük oynamak gerekiyor. Ne yapmalı? Her şeyden önce, şirketlerimiz bu ülkede, iç pazarda ve kısmen de dış pazarda başarılı olmak için bugüne kadar yaptıklarını tekrarlayarak global bir oyuncu olamayacakları gerçeğini kabullenecekler. Kazancın asıl kaynağının bilgiye, alın terine, müşteriye ve pazarlara dayandığını zihinlerine kazıyacaklar. Daha sonra, rekabet ve pazarlama üstünlüklerini hangi alanlarda ve hangi hedef ülkelerde en iyi değerlendirebileceklerini tespit edip, hızlı ve stratejik bir büyüme atağı başlatacaklar. Birkaç hedef ülkede, kendi alanlarında tanınan, itibarlı ve çok satan bir şirket olarak kendilerini ispatlayacaklar. Böylece globalleşme maratonuna başlamış olacaklar. Ondan sonra, belli bir global büyüklüğe erişmekten çok, girdikleri her ülkede kendi kategorilerinde ilk 7 isim arasında yer almayı hedefleyecekler. Bütün bunlar için pazarlama ve inovasyonu gündemlerinin baş tacı yaparak, global medyada yer bulacak nitelikte ve boyutta işler başaracaklar. Ne zaman ki, yabancı yayınlarda Türk şirketleri hakkında parası ödenerek yayınlatılan reklâmlar haricinde, firmalarımız ve ülkemiz lehine haber, yorum, makale ve sahneler göreceğiz, işte o zaman gerçekten "iyi başladık" diyebileceğiz. Küreselleşme atağımız, global medyadaki itibarımızla atbaşı. (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)