Beynin nasıl çalıştığıyla başkaları kadar, pazarlamacılar da yakından ilgileniyor, çünkü işler orada bitiyor. Daha çok satmak için hemen her gün yeni tarife sunan uyanık pazarlamacıları gördükçe, Iowa üniversitesinde Antonio Damasio ve ekibinin yıllar önce yaptığı bir deney aklıma gelir. Acaba ahali, kartların hileli olduğunu ne zaman fark edecek, derim. Deneklere ikisi kırmızı, ikisi mavi sırtlı dört deste kağıt sunuluyor. Her kart size belli bir miktar kazandıracak veya kaybettirecek, deniyor. Bir deste seçip, bir kart açmaları isteniyor. Maksimum kazanç için oyun tekrar tekrar oynanabiliyor. Yalnız, deneklerin bilmediği bir gerçek daha var. Kartlar öyle düzenlenmiş ki, kırmızı destelerde kazançlar da kayıplar da çok yüksek, mavilerde ise kazanç ve kayıplar daha mütevazı olup; sadece mavi destelerden kağıt açanlar kazanabiliyor. Tabiî, denekler bundan habersizler. Sonuçta ne olmuştur dersiniz? Deneklerin çoğu yaklaşık kırk-elli kart çektikten sonra neler döndüğü konusunda bir şeyler sezmeye başlamış. Neden mavi desteden çektiklerini bilmeseler de, bunun daha iyi bir seçim olduğunu hissediyor; ancak seksen kart açtıktan sonra kırmızıdan çekmenin neden yanlış olduğunu açıklayabiliyorlarmış. Yani, işin aslı ancak seksen denemede fark ediliyormuş. Aynı deneyi terleme testleriyle birlikte yaptıklarında deneklerin onuncu karttan itibaren kırmızı destelere stres tepkileri vermeye ve daha az kırmızı seçmeye başladıkları görülmüş. Denekler ancak kırkıncı kartta destelerde bir "numara" olduğunu sezdiklerini söylemişler. Oyunu bilinçlerinde fark etmeden önce oyunu anlıyor, fakat içlerindeki sesi duyamıyor, dinlemiyor, doğru adımı atmak için seksene kadar devam ediyorlarmış. Acaba diyorum, kendilerine kurulan tuzakların farkına varmaları için müşterilerin daha kaç kere aldatılmaları gerekiyor? Haa, bir de, bir kesim gazeteci, siyasetçi, sözde uzman, bürokrat ve atanmış, bu güzelim ülkede pek çok şeyin değiştiğini acaba kaç toslamadan sonra anlayacaklar? Merak ediyorum.