Kırmızı Beyaz

A -
A +

Olsa da kurtulsak. Seçimden siyasetten gına geldi. Her şey seçime indekslendi. Her yerde bir hareket, bir bereket. Matbaalar, gazeteler, dergiler, TV'ler, internet medyası istim üstündeler. Yazarları, muhabirleri, sunucuları, editörleri ile bir yandan tarafsız görünmenin, bir yandan da "toplum mühendisliği" görevlerini yerine getirmenin telaşında harıl harıl çalışıyorlar. Herkes kazanç peşinde. Seçim değirmeni suyla dönmüyor. (Öyle olsaydı çoktan susuz kalmıştık.) Ne kadar para dönüyor? Partiler ve adaylar ne kadar para harcıyor? Bilinmiyor. Partilerin ve adayların iştahlarına bakılırsa kazanç büyük olmalı. İşi bir piyango olarak görseler de; bir yatırım ve ticaret olarak ele alsalar da hepsi kendilerince bir hesap yapıyor olmalılar. Ne kadar harcarsan o kadar oy alırsın gibi bir hava esiyor, estiriliyor. Harcamalar, kazançlar, menfaatler çeşit çeşit. Vaadlere bakılırsa, halk da kazanacakmış. 23 Temmuzda göreceğiz. Siyaset Pazarlamasının kara kitapları seçmenin oy verme davranışında, büyük paraların döndüğü seçim kampanyaları dışında başka faktörlerin de etkili olduğunu söylüyor. Meydanlara, pankartlara, dillere yansıyan sloganlar; tartışma programlarında adayların performansları; siyasî konularda tecrübe sahibi kişilerin, köşe yazarlarının, uzmanların, fikir ve yorumları; aile ve yakın çevrenin siyasî tercihleri; partilerin ideolojileri; umulan maddî ve manevî menfaatler; siyasetle ilgilenme dereceleri; bir partiye duyulan yakınlık, sempati; parti programlarındaki vaadler; liderlerin, adayların, partizanların gündemdeki konulara yaklaşımı; anketler ve kamuoyu yoklamaları; bunların hepsi oy verme davranışında az ya da çok etkili oluyor. Ancak kimler bunlardan ne kadar etkileniyor orası tam bilinmiyor. Seçim kampanyaları curcunasının sonunda ortaya nasıl bir tablo çıkacak merak ediyoruz. Şimdilik, tabloya iki ana renk hâkim gibi görünüyor. Dileriz bunlar millî renklerimiz (kırmızı-beyaz) olur. Hayal bu ya, seçim kampanyaları hepten yasaklansa, TV'deki siyasî reklâm yasağı, medya ve meydanlara da uzansa, etrafta siyaset, parti, seçim, oy konuları hiç konuşulmasa, kimse kimseye karışmasa, açıktan veya dolaylı yoldan kimse kimseyi etkilemeye uğraşmasa, günü geldiğinde seçmen sessizce gidip oyunu verse... "Halkın sağduyusu", "kitlelerin bilgeliği" daha doğru tecelli etmez miydi? > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.