Korkmak, korkutulmak

A -
A +

"Aacnterior cingulate" ile tanışınca, neden bazı insanların güzellikleri göremediklerine, hep kusur aradıklarına dair merakım bir anda sona ermişti. Meğer böylelerinin beyinlerindeki anterior cingulate alanı nispeten büyük oluyormuş. Beyindeki bu bölge, riskli durumları ve gelişmeleri algılamakla görevliymiş. Bir tür korku bekçiliği yaparmış. Washington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar bu alanı 6. hisle de ilgilendirmişler. İnsanın kendisini yanlış bir karar almak veya kötü sonuçlar doğacak bir hareket yapmak üzere hissetmesiyle beyninin bu bölgesindeki hareketlenmeler arasında bir bağ bulmuşlar. Araştırma ekibinin başkanı Joshua Brown, "Kişi kendisine zarar verecek bir şey yapmak üzereyken sistem harekete geçiyor" demiş. Araştırma, Science dergisinde yayımlanmış. Hangisinden daha çok korkarız? Köpek balığından mı, Hindistan cevizinden mi, yoksa sudan mı? Ege'de köpek balıkları çoğaldığından denize girmek giderek tehlikeli hale geliyormuş. Balık çiftliklerinin köpek balıklarına davetiye çıkardığı iddia edilmiş. Köpekbalığı korkusu "Jaws" filminden sonra yayılmış. Acaba köpek balıkları gerçekten korkulacak mahlûklar mıymış? Yoksa filmlerin ve medyanın dolduruşuna mı geliyor muşuz? Discovery kanalında yayınlanan bir habere göre, her yıl kafasına Hindistan cevizi düşüp ölenlerin sayısı köpek balıklarına yem olanlardan kat kat fazlaymış. Ama nedense, zihinlerimizde Hindistan cevizi masum ve sevimli, köpek balığı zararlı ve canavar olarak yer etmişmiş. İnsanlar ateşli silahları çok tehlikeli görür, sudan korkmak akıllarına bile gelmezmiş. Ama istatistiklere göre, her yıl ABD'de havuzda boğulan çocukların sayısı silahla ölenlerden kat kat fazla olurmuş. Hepimiz, pek çok şeyden korkarmışız. Fobilerin sayısı yüzleri aşarmış. Büyümekten, yaşlanmaktan, başarısızlıktan, yalnızlıktan, kilo almaktan, hasta olmaktan, hatta korkmaktan bile korkarmışız. Korkularımız endişeye, strese ve hatta fobilere dönüşürmüş. Anlamsız birer fobiye bile dönüşebilen bu korku, endişe ve gerginlik hisleri gelişmemizi ve hayattan yararlanma yeteneğimizi körelten önemli birer etkene dönüşürmüş. Birileri de, bu endişe, korku ve fobilerimizi pek güzel kullanır, bizleri kontrol altında tutmaya çalışırlarmış. Bunlardan bir bölümüne "pazarlamacı", bir bölümüne "yönetici", bir kısmına ise "siyasetçi" deniyormuş. Ama hepsinin yaptıkları iş aynıymış. Beyindeki doğuştan hassas noktaları uyararak önce sahneyi hazırlarlar, belirli korku sembolleri üretirler ve daha sonra üretilen bu korkulara işaretle insanları ürkütüp endişeye yönelterek, tepkilerini yönlendirmeye, kendilerine râm etmeye girişirlermiş. Uygun zamanlarda, "İşte bütün bu korkulara son!" iddiasıyla ortaya çıkıp mallarını satar, paraları götürürlermiş. "Anterior Cingulate"lerine bağlı olarak bazı insanlar daha korkak, bazıları daha cesur olsalar bile, risk, korku, gerginlik, endişe ve fobilerin çoğu ya çocuklukta veya sonradan öğrenilen algılardan kaynaklanırmış. Risk, korku, endişe ve fobilerimiz doğru ve gerçekçi bir şekilde tanımlanabilir ve kaynakları doğru bir şekilde değerlendirebilirse, başkalarının bizi korkularımızla yönlendirmelerinin önüne geçilebilirmiş. Fobiler, risk, korku ve endişe söz konusu olduğunda pazarlamacılar ikiye ayrılırmış. A) Müşterilerini iyi anlayıp, onların endişe, korku, risk ve hatta fobilerini yerli yerine oturtarak, sundukları ürün ve hizmetlerle onları rahatlatmaya çalışanlar, B) Bunları birer sopa gibi kullanıp müşterilerini hizaya sokarak iş yapanlar. Kendimizi ve müşterilerimizi bir kere daha yoklayalım. Korkutulanlardan mıyız, korkutanlardın mı? > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.