Külahlarıyla mı?

A -
A +

Hizmet etmeyen hizmetçi bulamaz. Devlet vatandaş ilişkisi de aynen öyle. Vatandaş devlete hizmet edecek, devlet de vatandaşa. Geçen hafta yayınlanan bir yönetmelikle, devlet memurlarına "nazik ol" talimatını vermiş. "Kamu Görevlileri Etik Davranış İlkeleri" yönetmeliği yürürlüğe girmiş. Müşteri-vatandaş memnuniyetini artırmak için memurların nasıl davranacaklarını tarif eden yönetmelikte, konunun müşteri memnuniyetini andıran bir tarzda ele alınmış olması, benim gibi her yerde müşteri/pazarlama gören herkesin hoşuna gitmiştir, umarım. Yönetmelikte geçen şu başlıklar bile heyecan verici: Kamu Hizmeti Bilinci, Vatandaş Odaklılık, Amaç ve Misyona Bağlılık, Hizmet Standartlarına Uygunluk, Dürüstlük ve Tarafsızlık, Saygınlık ve Güven, Nezaket ve Saygı, Bilgi Verme ve Saydamlık, İsraftan Sakınma ve daha başkaları... Hemen her kanun ve yönetmelikte olduğu gibi, bu yönetmelikte de bol miktarda "yasak" var. Görevi kötüye kullanmama türünden yasaklar madde madde sıralanmış. Bunlar arasında bir de "hediye yasağı" var. Memur "hediye alamaz", kamu kaynaklarını kullanarak "hediye veremez" deniyor. Yasaklarla bir yere varılmadığını ne zaman öğreneceğiz bakalım. Her yasakladığımızı sonradan yutmak zorunda kalmasak, eh diyeceğiz de... Yönetmelik taslağında "eğitim" konusu da yer alıyor. Kamu Görevlileri Etik Kurulu, "etik kültürün yerleştirilmesi ve geliştirilmesi konusunda her türlü çalışmalar yapar, yaptırır; araştırma, yayın, anket, kamuoyu yoklaması, bilimsel toplantılar ve benzeri etkinlikler düzenler, kamu görevlileri için eğitim programları hazırlar, koordine eder, yürütür veya bu konularda bakanlıklar, diğer kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, mahalli idareler ve konusunda uzman sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yapabilir; konusunda uzman kamu ve özel sektör kuruluşlarından hizmet satın alabilir" deniyor. Arkasındaki devlet gücüyle ve bu gücün verdiği duygularla memurun, vatandaşını, hizmet edilerek gönlü kazanılacak bir müşteri ve bir velinimet olarak görmesi ne kadar mümkün olabilir, bekleyip göreceğiz. Ya iş hayatındakilere ne demeli? Bırakın memurları, tezgâhtarlar, satış elemanları, özel sektörde çalışanlar, müşteri olarak bizimle temaslarını unutulmaz ve hoş anılar haline dönüştürebiliyorlar mı? Bizi memnun ve mutlu ediyorlar mı? Yaşadıklarınızı şöyle bir hatırlayın! Sizi sıcak ve içten bir selamlama ile karşılıyorlar mı? İlk saniyeden itibaren sizi rahatlatıyorlar mı? Kendinizi rahat hissetmenize yardımcı oluyorlar mı? Güven uyandırıyorlar mı? Size saygılı mı davranıyorlar; yoksa tepeden mi bakıyorlar? Müşteri olarak sizin onlar için çok özel olduğunuzun farkındalar mı? Bunu size de hissettiriyorlar mı? Maaşını, ücretini, kirasını, yemeğini, çocuğunun okul masrafını, hepsini ve hepsinin bedelini sizin ödediğinizi, sırf bu yüzden özel bir ilgiyi hak ettiğinizi biliyorlar mı? "Müşteriler duvarın arkasından görür" sözünü kulaklarına küpe ediyorlar mı? Sözleri kadar tavır ve davranışlarına da dikkat ediyorlar mı? Size başka nasıl yardımcı olabileceklerini soruyorlar mı? Düşünceleriniz ve işle ilgili tavsiyeleriniz için size danışıyorlar mı? Sizi sadece kulaklarıyla değil, her şeyleriyle, gözleriyle, kalpleriyle, tavırlarıyla, duruşlarıyla mı dinliyorlar? Yoksa külahlarıyla mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.