Manivela, düğme, lütfen...

A -
A +

Pazarlama, mutluluğun manivelası. Pazarlamacı, elindeki manivela ile dünyayı değiştirebilecek bir kahraman. Pazarlamacı, insanların en duyarlı ve en haz verici noktalarına dokunmak suretiyle kendilerini mutlu hissetmelerine, keyif almalarına yardımcı oluyor. Piyasaya sürdüğü mal ve hizmetlerle ve çeşitli değerlerle, insanlara refah ve mutluluk vaat ediyor. Konforlu bir hayat için ne gerekiyorsa onları edinmelerine yardımcı oluyor. Bunu başardığı ölçüde kazanıyor, böylece kendisi de kazanıyor, mutlu oluyor. Mutluluk bir algıdır, bir duygudur. Mutlu olmak istemeyeni hiç kimse mutlu edemiyor. İşini iyi bilen bir pazarlamacı, bir iş adamı, bir siyasetçi, işin başında insanı, toplumu, hedef piyasasını araştırıyor, inceliyor, analiz ediyor, keşfediyor. Bir fikir buluyor. Sonra o fikri nasıl uygulayabileceğini araştırıyor. Bir proje geliştiriyor. En uygun zamanı ve uygulama biçimini tespit ediyor. Kendi tarz ve üslubuna en çok uyan bir strateji geliştiriyor. Sonra o stratejiyi uygulayacağı bir kampanya hazırlıyor. Sahneye çıkıyor ve oyununu oynuyor. Sahneye yansıyan ve yansımayan her türlü faaliyetle birlikte... Daha sonra birileri bu yapılanları görüyor, farkına varıyor. Olanı biteni başkalarına anlatmaya girişiyorlar. Kendilerince ahkâm kesiyor, yorumlar yapıyorlar. Hem medya hem de akademedya, bir ressam veya bir fotoğrafçı gibi, çevremizi ve olup biteni algılamamızı etkiliyorlar. Akademisyenler de, medya da belki kendi başlarına bir oyun kuramıyor, mutluluk üretemiyorlar, ama onlar olmadan iyisiyle kötüsüyle hiçbir oyun sahnelenemiyor ve değerler milyonlarca insana ulaştırılamıyor. Pazarlamada manivela usulü mutluluk üretiminde kanaat önderleri, fikir liderleri, yenilikçiler ve öncüler kullanılıyor. Ayrıca, kulaktan kulağa haberleşme, halkla ilişkiler, fikir virüsü, viral pazarlama, marka, moda ve benzeri nice kavram ve uygulamadan yararlanılıyor. Pazarın en hassas, en önde ve ortalıkta duran ve yeniliği en kolay benimseyecek kesimlerine yönelerek, onların desteği ve arkalamasıyla milyonlarca müşterinin "gönlüne, zihnine, evine ve cüzdanına" giriliyor. Anlayan için bunların her biri birer manivela oluyor. Az bir güçle çok ve büyük işler başarılıyor. Geçen haftalarda önce "düğmeye basıldı" muhabbeti gündemi kastı kavurdu. Bir asabiyet ve bir gerginlik oluştu. Ardından Mersin'de bir başka hassas noktamıza dokunuldu. Pencerelere, kapılara bayraklar asıldı. Nihayet Trabzon'da da bir başka "dokunma" gerçekleşti. Bu dokunma neredeyse linç boyutlarına ulaşıp can kaybına yol açacaktı. Manivela, düğme ve sürü kavramlarından haberdar uyanık yöneticiler sayesinde tehlike şimdilik bertaraf edildi. Parmakları dokunacak düğme arayanlar hiç eksik olmuyor. Onlara seslenelim. Dokunacaksanız, lütfen insanların "mutluluk düğmelerine" dokunun. Pazarlamayla, iş ve aş üretimiyle ilgilenin. İnsanımızın karnını, gözlerini ve gönüllerini doyuracak işler yapın. Toplumu geren, tüylerini diken diken eden, bilincini yok eden, öfkelendiren, aklını örten, onu bir sürü gibi davranmaya iten türden hassasiyetlerine dokunmayın, lütfen. Şiddete karşı "Lütfen" kampanyasına sadece futbolda değil, toplumsal konularda da ihtiyacımız var. Bu çağrıya kulak verelim ve kimin neremize dokunduğuna dikkat edelim. Lütfen...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.