İnsan vücudunda 1000'i aşkın türde ve yaklaşık 100 trilyon bakteri bulunuyor. Sadece ağızda 800'den fazla türde bakteri var. Bu bakteriler, vücudun sindirim ve bağışıklık gibi sistemleri için o kadar önemli ki, bilim adamları, insan ve bakterileri karşılıklı olarak birbirine muhtaç organizmalar olarak görüyorlar. Science dergisindeki bir habere göre bakteriler hastalık, beslenme, obezite gibi konularda, ayrıca alınan ilaçların bünyede en yararlı biçimde kullanılmasında çok önemli roller oynuyor. İnsan vücudunun bir tür bakteri ve insan hücresi karışımı olduğu, vücuttaki hücrelerin yüzde 90'ının aslında bakteri oldukları iddia ediliyor. Bakteriler, ince ve kalın bağırsaklarda, doğumdan sonra kolonileşmeye başlıyorlar ve yetişkinlerde 1000'i aşkın türe ulaşıyorlar. Bu mikroplar, vitamin, şeker ve liflerin sindirilmesine yardımcı oluyor, insan organizmasının sentezleyemediği bazı vitaminleri sentezliyorlar. Ya bir avuç toprak? Bir avuç toprakta da dünyada bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün insanlardan daha fazla sayıda organizma yaşıyor: 1.000 milyar bakteri, 10.000 mikroskobik boyda kök ur solucanı ve 25.000 km mantar! Düşünenler için, siyaset, iş ve pazarlama konularında bedenin içinde ve toprağın altında nice dersler yatıyor. İnsan ve bitkiler, mikro-organizmalar olmadan büyüyemiyor. İçimizdeki ve işimizdeki bu gözle görünmezlerin farkına varabilmek herkese nasip olmuyor. İnsanla bakteriler, bitkilerle topraktaki mikro canlılar arasında sürekli bir alışveriş var. Yonca, havadan azot üreten yumru bakterilere, yumrular da yoncanın tatlı bitki özüne muhtaç. Tıpkı firmanın müşterisine, müşterinin de firmalara ihtiyacı gibi. Bitkilerin %80'inden fazlası zehirli ve zehirsiz mantarlarla sembiyoz (farklı türlerin birbirlerine muhtaç olması) yaşıyor. Verimli bir tarım için toprağın yararlı mantarlarla beslenmesi gerekiyor. Firma-müşteri sembiyozu kendiliğinden gerçekleşmiyor, planlamaya, pazarlamaya ve çalışmaya ihtiyaç duyuluyor. "Canlılar, bitkiler, bakteriler ve toprak organizmaları arasında bir tür nefrete dayalı aşk yaşanır" diyor uzmanlar. Bazen, bitki ve diğer canlılar arasındaki alışverişler sahtekârlığa ve karşılıklı yardımlar ise hırsızlığa dönüşebiliyor. Ortaya bazı asalaklar çıkabiliyor. Güllere, asmalara ve diğer bitkilere musallat olan azgın mantarlarla hariçten mücadele gerekiyor. İş ve müşteri-firma ilişkilerinde de aşk ve nefreti, dostluk ve savaşı bir arada yaşamanın yolunu bulanlar kazanıyor. Bitkiler dünyasında üçlü sembiyoz halinde yaşayan, mantarla beslenen bir başka bitkiden geçinen canlılar da var. Bazı bitkiler beslenmek için bazı aracılar kullanıyorlar; iş hayatında olduğu gibi. Veya bazı tembel bitkiler kök dünyasındaki karmaşık ilişkilere dayanarak, komşu ağaçtan beslenen mantarlardan yararlanıyorlar; rantiyeler gibi. Müşteriye hizmet edenle, malı satan; vergiyi verenle devletten yararlananlar aynı kişiler olmayabiliyor. Suyu getirenle testiyi kıran bir tutulabiliyor. Mantarlar, bitkilerin su, azot ve fosfat ihtiyacını karşılıyor, onları zararlı böceklerden koruyor, ama azarlarsa, kökleri bozabiliyorlar. Mikroplar işe yarıyor, sindirimi sağlıyor, azotu birleştiriyor ve bitkilerin kök salmasına yardımcı oluyorlar ama dikkat edilmezse, hücrelere-köklere zarar da verebiliyorlar. İğrenip tiksindiğimiz örümcekler ve solucanlar, toprağı havalandırıyor ve dışkılarıyla gübre oluyor, açtıkları tünellerle su ve gazların derinlere ulaşmasına ve köklerin beslenmesine yardım ediyorlar. Her yerde canlar/canlılar var. Hayatımızı bu canlılar ve aralarındaki alışverişlerle yaşıyoruz. Dünyada ve bu topraklarda herkese yer var. Kimse kimseyi hor görmesin! Sembiyotik ilişkiler içinde birbirimize muhtaç olduğumuz unutulmasın! > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)