Geçim iki başlıdır. Geçinmeye gönlü olmayanla geçinmek zordur. Halk hem geçim, hem de devletle geçinmek için gözünü sandığa dikmiştir. Artık hangi parti ne kazanır merakı haftalarca dillerden düşmeyecektir. Yığınlara mal satmada, müşterileri iknâ etmede ve seçimlerini etkilemede kullanılan ince kalın bütün pazarlama tekniklerinin siyasî alanda da kullanılabileceği gerçeği 1950'li yıllardan beri biliniyor. ABD'de başlayan siyasî pazarlama akımı yarım asırdır gelişerek rüştünü ispatladı. 1957 yılından kalma, "Hidden Persuaders" (Gizli İknâcılar) isimli kitap bu alanda en eskilerden sayılır. Ürünler kadar fikirler, tutumlar, adaylar, partiler, amaçlar, hedefler, düşünceler gibisinden her şeyin, hepsinin ve daha fazlasının açık veya gizli tekniklerle satılabileceği o zamandan beri bilinir. Yeter ki, tüketici/müşteri/seçmenleri etkileyen motifler ve semboller doğru saptanabilsin. "Pazarlama motif işleme sanatıdır," sözümüze ek olarak, "pazarlama sembol mühendisliğidir" ve hatta "pazarlama slogan mühendisliğidir" de diyebiliyoruz. Seçim meydanları slogansız, seçimler sembolsüz, seçmenler motifsiz olamıyor. Seçimlerin sonucunu partilerin kemikleşmiş fanatiklerinin sayısı kadar, her seçimde nispeten büyük oranlarda ortaya çıkan "kararsız seçmenler"in nihaî tercihleri belirliyor. 1952 ABD başkanlık seçimlerinde seçim öncesi yoklamalarda "kararsız" seçmenler üzerinde yapılan ve onların "gizli motiflerini" (farkına varılmamış, ifade edilmemiş, dile getirilmemiş endişe, beklenti, korku, duygu, düşünce ve yaklaşımlarını) öğrenmek için yürütülen projeksiyon teknikleri, bu seçmenlerin aslında ne kararsız ne de fikirsiz olmadıklarını, sadece kendi içlerinde gizli, özel bazı psiko-duygusal değerlemeler yaptıklarını ortaya çıkarmış. Araştırmacılar bu psikolojik durumların altında yatan gerçek motifi yakalayabildiklerinde, kararsız görünen seçmenlerin hangi partiye oy vereceklerini % 97 isabetle tahmin edebilmişler. Müşteriyi-seçmeni belli bir tercihe razı etmede üç düzey söz konusu oluyor. Birinci düzey, insan tabiatı olup bu düzeyde insanları etkilemek, değiştirmek imkânsızdır. İkinci düzey, kültürel düzey olup, burada insanların fikirlerini değiştirmek gerekir ki, Einstein'nın deyişiyle, "ön yargıları aşmak atomu parçalamaktan zordur." Üçüncü düzey ise seçim/tercih düzeyidir. Birbirine benzer, yakın seçenekler arasında tercih yapmak anlamında kararsız kalınan durumları yansıtır. Burada belli bir yönde çalışan bir etki, bir motif, bir dürtü mutlaka vardır. Böylesi durumlarda ve tam karar anında insanları, sloganlarla, sembollerle ve motiflerle manipule etmek mümkün ve nispeten kolaydır. Seçimlerin sonucunu, her partinin fanatik taraftarlarının sayıları kadar, bunların kararsızları etkileyecek türden değişik sembol, motif ve sloganları kendi çevrelerinde birebir yoldan ne kadar hevesle yayacakları da belirleyecek. Çevrenizde konuşulanlara bakıp, sandık sonuçlarını gün be gün tahmin edebilirsiniz. Haydi, hayırlı seçimler... > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)