İki gündür bayram yazısı okumaktan bıkmamışsınızdır umarım. Kurban bir vecibe, yapılması lazım olan bir iş. Bunun yanında hayatımızı düzenleyen örf, âdet, teamül, gelenek, alışkanlık, moda, trend vs. gibi başka etkiler de var. Bunların hepsi pazara yansıyor. Örf, insanların güzel gördüğü, âdet ise insanların başlangıcı belli olmayan bir zamandır yapageldikleri şeyler demek. Bayram günleri için toplumca üzerinde uzlaştığımız, bu ülke insanının tamamını yansıtacak nitelikte kişisel ve toplumsal davranış kalıplarımız, belli örf ve âdetlerimiz maalesef yok. Keşke olsa. Ancak, bazı alışkanlıklarımızı henüz kaybetmedik. Bayram günlerinde temiz ve iyi giyiniyor, çocuklara yeni elbiseler alıyor, yoksulları, yetimleri sevindiriyor, dost akraba ziyaret ediyoruz. Çocukluğumda bayram gelince ne yapacağımız belliydi. Rahmetli babam, akrabalarınkiler dahil kurbanları keserdi. Ben de çıraklık yapardım. Rahmetli annem kavurma yapar, kelle-paça üterdi. Sonraları bu işi "outsource" edip, kalaycılara götürür olduk. Rahmetli babam derilerin güzellerinden post yapardı. Deri savaşları henüz başlamamıştı. Herkes nereye vereceğini bilirdi. Herkes mutluydu. Bayrama dair ortak davranışlarımız giderek daraldı. Herkesin bayramı kendine göre oldu. Adı sevinme günü olan bayramda bayram yapanlar azaldı. Bayramdan rahatsızlık duyan ve bunun dürtüsüyle güzel insanlarımızın yaptığı güzel işleri eleştirenler arttı. Toplumun parçalı bölüntülü olması iş sahiplerini pazarın nabzını daha sıkı tutmaya zorluyor. Pazarlamacı, pazarlarla, pazardaki değişmelerle ve hatta tek tek her müşterinin davranışıyla yakından ilgilenmek zorunda. İşin önemini bilen firmalar, profesyonel araştırmacılara büyük paralar ödeyerek binlerce müşteriyi en ince ayrıntılarıyla gözlemliyorlar. Bunları analiz edip dersler alıyorlar. Müşterinin siretiyle yetinmeyip, suretine de iyice bakıyorlar. "Alışveriş Bilimi" diye bir konu ortaya çıkarıyorlar. Perakende işindekilere bu konuyla ilgilenmelerini tavsiye ederiz. Bu bayram da nice insan ve işletme bayramı fırsat bilip para kazandılar. Önlerine gelen fırsatları başkalarına kaptırmadılar. Bizim bayramımızdan yararlandılar. Peki biz ne kazandık? Hem kazanmak hem de bu memleket için hayırlı bir iş yapmak istiyorsak müşteriler olarak gücümüzü doğru yerde kullanalım diyorum. Siyaset ve eğitimi bilemem ama, iş dünyasının kumandası biz müşterilerin elinde. İşletmeler doğrudan müşterilerinden, yani bizlerden besleniyor. Vatandaş olarak vergisini (ve derisini) verirken insanımızın seçme hakkı yok, ama parasını harcarken tamamen hür. Hürriyetinin kıymetini bilsin. Bir milyon TL bir oy hesabıyla, halkımız aklı başında davranır, neyi, ne zaman ve kimden alacağını kendi inanç, örf ve âdetleri çerçevesinde belirlerse, iş biter. Öyle, boykotlara filan hiç ihtiyaç yok. İnsanımız alışveriş sırasında uyanık davransın, firmalarını birazcık kayırsın yeter. Parasını kime verdiğini, paranın nereye gittiğini bir düşünsün kafi. "Balın olsun, sinek Bağdat'tan gelir" demişler. O eskidendi. Şimdilerde, "Sen müşteri ol, satıcı Çin'den gelir" deniyor. Kazananlardan olmanın bir yolu da değerlerimize sahip çıkmak ve birbirimize sarılmak. Bugünlerde birbirimizle sıkı sıkı bayramlaşalım. Bayramınızı, "sıkı sıkı" tebrik ederim.