Mutluyum, mutlusun, mutlu

A -
A +

Geçen hafta yapılan bir açıklamayla halkımızın hayatından ne kadar mutlu olduğunu öğrendik, çok mutlu olduk. Mutluyduk zira, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, tarihinde ilk defa "Acaba, halkımız hayatından memnun mu?" sorusunun cevabını merak etti. Halkın genel mutluluk algılamasını, hayatından genel memnuniyetini ve bu alandaki kamu memnuniyetini ölçtü. Mutluyduk zira, DİE, hepimizin cevabını merak ettiğimiz bu sorunun cevabını vermek için "Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2003" isimli bir anket çalışması gerçekleştirdi. Mutluyduk zira, ilki bu yıl tamamlanan araştırma, sonraki yıllarda tekrarlanarak "halkın nabzının tutulması" imkanını da verecek. Mutluyduk zira, nabzımızı seçimden seçime değil, daha sık ölçeceklerdi. Mutluyduk zira, bu araştırma, az-buz değil, tam 2140 örnek hanede, 5304 kişi ile yüz yüze görüşme yöntemi ile yapılmıştı. Mutluyduk zira, bu araştırmanın sonuçları, aynı zamanda bir bilim adamı olan Devlet Bakanı Beşir Atalay tarafından bizzat, bir basın toplantısıyla ülkem insanlarının bilgilerine sunulmuştu. Mutluyduk zira, araştırma sonucunda Türk halkının yüzde 47'sinin "mutlu", yüzde 12'sinin "çok mutlu", yüzde 33.2'sinin "orta derece mutlu" olduğunu ortaya çıkarmıştı. Toplam olarak yüzde 92.2'si mutlu sayılırdık. Fena mıydı? Mutluyduk zira, "mutsuz" olanların sadece yüzde 5.6, "çok mutsuz" olanların ise sadece yüzde 1.7 seviyesinde kaldığını öğrenmiştik. Mutluyduk zira, araştırma, anamız ve bacılarımız olan kadınların erkeklerimizden daha mutlu olduklarını bize göstermişti. Biz mutlu olmayalım da kimler mutlu olsundu? Mutluyduk zira, hayattaki mutluluğumuzun yüzde 29.7 oranında ve en çok eşlerimizden geldiğini, yüzde 22.9 oranında çocuklarımızdan, yüzde 18.5 oranında sağlıklı olmamızdan, yüzde 8.9 oranında sevgiden, yüzde 8 nispetinde de anne ve babalarımız yüzünden mutlu olduğumuzu öğrenmiştik. Manzaraya bakılırsa, o kadar mutluyuz ki, mutluluktan adeta uçuyoruz ve sokakta, hastanede, otobüste, meydanlarda insanların yüzünün niye gülmediğini, insanların birbirlerine niye tebessüm edemediğini, her fırsatta insanların birbirlerine niye bağırdıklarını bile düşünemiyoruz. Rakamlar konuşmaz, konuşturulur. Şimdi burada "istatistik" ile "yalan" arasındaki ilişkilere, mayo-istatistik benzetmelerine girmek istemiyorum. Bu memlekette zaman zaman birileri ortaya çıkıp, kalemi eline alıp, "vur patlasın çal oynasın" tarzı bir hayat yaşayanları tenkit ediyordu. Bu arkadaşlar, memleket ne hale gelmiş diye kahroluyorlardı. Tasaları boşunaymış. Baksanıza, halk mutluluktan sanki uçuyor. Pazarlama akademisyeni olarak, bir ülkedeki insanların mutluluğu ile firmaların pazarlama anlayış ve uygulamaları arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu savunurdum. Bu araştırma vesilesiyle bir kere daha düşündüm. Acaba diyorum, halkın bu derece mutlu olmasının altında, firmalarımızın ve pazarlama işindeki insanlarımızın "özverili", "cansiperane" gayretleri mi yatıyor? Herkesin "müşteri mutluluğu" peşinde koştuğu bir memlekette halkın bu kadar mutlu olmasından daha normal ne olabilir ki? (!) Herkesin gerçeği kendine. Madem halkımız mutluymuş, bize de onların mutluluklarını kutlamak düşer. Alın mutluluğunuzu, hayrını görün...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.