"Ne alırsan 1 milyon"

A -
A +

"Ne alırsan 1 milyon" mağazaları mantar gibi hayatımıza giriyor. İstanbul'da ilk örnekleri görülen bu tip mağazalar, Anadolu'ya da sirayet etti. Aslında çarşı pazarda ıvır-zıvır, hırdavat, kırtasiye, hatta yiyecek içecekte, "Ne alırsan" tarzı "tek fiyat" uygulamalarını yıllardır esnafın gırtlağından duyardık. Şimdi her yere yayılacak gibi görünüyor. Bu tarz bir fiyat uygulamasının işe yaradığını gören büyük market ve mağazalar da "Ne alırsan" reyonları açacaklar. Çinli'ler "Ne alırsan 1 dolar" taktiğini yıllardır bütün dünyada uyguluyorlar. Pazarlamanın beşiği ABD'de ise neredeyse bir asırdır insanları alışveriş için bu taktikle dürtüyorlar. "Ne alırsan 1 milyon" mağazaları şu sıralar iyice ciddileşen Çin istilasını bir kere daha gözler önüne seriyor. Bir iş adamı şunları söylüyordu: "Bir Çinli'ye bu kaça diye sorsanız cevap alamazsınız. Önce kaç adet istediğinizi bildirmelisiniz. Miktara göre fiyatlar inanılmaz seviyelere düşebiliyor. Bir dolara ütü teklif edebiliyorlar, düşünebiliyor musunuz?" "Ne alırsan 1 milyon" uygulamasıyla insanlar "sanki bir milyoncuk küçük bir şey aldıkları duygusuyla 5-10 milyonluk alışveriş yapıyorlar." 1 milyonun cazibesiyle gıdıklanıp, ihtiyaçları olmayan malları bile alıyorlar. "İçtepili satınalma", plansız yapılan ve insanın o anda içine doğan duyguların etkisi altında kalarak yaptığı alışverişler için kullanılan bir tabir. Aklı kenara almaya, duyguları öne çıkarmaya yarıyor. Bilen bilir, bu mağazalarda satılan malların bazılarının piyasa fiyatı bir milyonun altındadır. Bunları alan müşteri kayıptadır. Bazı mallar ise gerçekten hesaplıdır. Ama müşteri o anda bunları değerlendiremez. Adeta cebinden pek para çıkmadan epeyce mal alabileceğini düşünür. Müşteri akıllıysa, piyasadan haberi varsa kazançlı çıkabilir. Ama, herkesin fiyat bilinci aynı değil ki. Hele ilk defa gördüğü cicili bicili mallar önünde ne fiyat bilinci kalır ne satınalma direnci. TL'den altı sıfır atılınca durum daha da cazip olacak. "Ne alırsan 1 lira" diye bağıracaklar. Gelirinin de aynı lirayla olduğunu unutan müşteriler, bir dönem, şaşkınlık içinde mallara hücum edecekler. Pazarlama, bir bakıma fırsatları başkasına kaptırmama sanatı. Uyanık pazarlamacılar için her taraf fırsat kaynıyor. Bir resim galerisi bile tablolarını "Ne alırsan" kampanyasıyla satmaya girişmişti. "Ne alırsan 100 milyon", "Ne alırsan 100 dolar", "Ne alırsan 100 euro", "Ne alırsan 100 altın", "Ne alırsan... " gibi değişik fiyat kademeleri oluşturmuştu. İnsanları sanatla tanıştırmaya kararlı bu galerici, bu sayede herkese, kesesi ölçüsünde eser satmıştı. Tek fiyata dayalı "Ne alırsan" taktiğini grup fiyatlar şeklinde de yürütmek mümkün. Fiyat karmaşasından bıkan müşteriler için, her şey 10, 20, 50, 100 milyon gibi fiyat basamakları birer cazibe unsuru oluyor. Süper ve hiper marketler ve büyük mağazalar da "Ne alırsan" köşeleri ve reyonları düzenlemekten kendilerini alamıyorlar. Bir tarihte bir demir-çelik tesisimizi de 1 TL'ye satmışlardı. Özelleştirme maceramızda korkarım gün gelecek "Ne alırsan 1 milyona" demek durumunda kalacağız. Uzmanların dediğine bakılırsa, bazı durumlarda üste para vermektense, "1 milyona" satmak daha kârlı olabilirmiş. "Ne alırsan 1 milyon" derken, işi hafife almayalım. İş çok ciddî ve (bazıları için) çok kârlı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.