Olimpiyat denince...

A -
A +

Olimpiyatlar, bir nevi fuar. Ülkeler ve uluslar görücüye çıkıyor. Güçlerini gösteriyorlar. Olimpiyatlar, ülkelerin sembolik olarak yarıştıkları büyük bir arena. Olimpiyatlarda bayrak göstermek önemli ama yetmiyor, halkımız, madalya bekliyor. Golsüz maçtan zevk almıyor. Ulus olarak, atletizmde "açılışa beş kala" yaşadığımız skandal, bir madalya ümidimizi daha söndürdü. 202 ülkeyi temsil eden 11 bin sporcunun 28 branşta katıldığı Atina Olimpiyatlarında Türkiye, 10 branşta 65 sporcuyla madalya arıyor. 70 milyonluk Türkiye'nin bu gösterideki ağırlığı çok daha fazla olmalıydı. Buna da şükür. Olimpiyatlar, çok büyük rakamların döndüğü organizasyonlar. İstanbul için biz de az "yırtınmamıştık". Ama olmadı. Millî duyguların öne çıktığı olimpiyatlar, 7.2 milyar dolarlık bir pazar olmanın çok ötesinde anlamlar taşıyor. Uluslararası danışmanlık firması PriceWaterhouseCoopers, olimpiyatlar ve madalyalar üzerine bir araştırma yapmış. Araştırma sonuçları, nüfusu en kalabalık, ekonomik büyümesi en yüksek, geçmiş yıllardaki madalya sayısı çok olan ülkelerin bu yıl da madalyaların en çoğunu alacağını gösteriyor. Diğer faktörler yanında, millî gelirin, madalya sayısını tayin eden en ağırlıklı değişken olduğu tespit edilmiş. Bir bakıma, "ne kaa zengin, o kaa madalya", deniyor. Zenginin malı züğürdün çenesi hesabı, bugünlerde olimpiyatlar gündeme oturacak. Akdeniz sıcağında ter dökenleri seyretmekten fırsat bulup, kendi olimpiyatlarımıza bir göz atsak, diyorum. Hemen aklıma geliveren bizim kendi olimpiyatlarımızdan bazıları şunlar: Yeni mezunlar "iş bulma olimpiyatları"na, evliler "hem patrona hem eşe yaranabilme olimpiyatları"na hazırlanıyor. Lise çağındakiler, "üniversite giriş olimpiyatı"nda koştu, pek çoğu elemeleri bile geçemedi. "Matematik", "fen" "bilim" olimpiyatları da var. İş adamları için, "marka olimpiyatları", yerlisi, yabancısı, ulusalı uluslar arası olanı, yenisi eskisi, türlü türlüsü, her sektörde, her ürün grubunda, her gün koşuluyor. Şehir şehir, bölge bölge, sektör sektör, birlik birlik, dernek dernek her ay "ihracat olimpiyatları" yaşanıyor. Şampiyonlar haberlere konu oluyor. Müteşebbislerimiz "teknoloji olimpiyatları"nda daha hızlı koşacaklar ama, paraları yetmiyor. "Yatırım olimpiyatları" bazen "şov olimpiyatları"na dönüşse de, sessiz sedasız gerçekleşenleri de yok değil. "Satış olimpiyatları", "kota olimpiyatları", "rakipten müşteri kapma olimpiyatları", her firmada ayrı ayrı olmak üzere her hafta yeniden koşuluyor. "Hakimin eline düşmeden en ağır hakaretleri yapma olimpiyatları" bazı köşe yazarları ve gazetecilere açık, bazılarına kapalı. "Treni devirmeden en hızlı yolcu taşıma olimpiyatları"nda ciddî kazalar olsa da, hız çağında hızla devam ediyor. e- ile başlayan olimpiyatları da unutmayalım. e-devlet, e-ticaret, e-iş, e-eğitim, e-yaşam, e-satış, e-pazarlama... "Eğitim olimpiyatları"mızda kurallar sık sık yenilenir, kazanan kaybedene karışır, kimi zaman en geriden gelenler ödüllendirilir. "Üniversite olimpiyatları" devlet-vakıf, araştırma-eğitim, yerli-yabancı üniversiteler arasında, aynı kulvarda ve belirsiz kurallarla yapılır. Kahvelerde, özel sohbetlerde "memleketi kurtarma olimpiyatları" bildim bileli koşulur. "Bataktan kurtarılma olimpiyatları"nda kimler yarışıyor? Ya "krizden çıkma olimpiyatları"nda ter dökenler kimler? Maalesef, "geçim olimpiyatları"ndan bahsetmek için yerimiz kalmadı. Bir de, "cenazesine en çok cemaat getirebilme olimpiyatı" var ki, işte bunda altın madalya alanlara ne mutlu!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.