Oturan da, bağıran da üretmiyor

A -
A +

Maç öncesi eşofman yaparcasına, derse girince "sınıf kendini buluncaya kadar" üç-beş dakika oradan buradan konuşur, öğrencileri konuştururum. Geçen gün, bu niyetle bir konu ararken, gözüm duvardaki saate ilişti. Ayarsızdı. "Bu sınıfın en uzun boylusu kim?" soruma karşılık olarak önce kimse elini kaldırmadı. Bir daha sordum. Yine kimseden ses çıkmadı. Üçüncüsünde biri konuştu: "Ne olacak?" "Niye soruyorsunuz?" Cevap verdim: "İşte bu manzara ve bu soru, sizin ve yüz binlerce gencin, girişimden, risk almaktan, heyecandan, meraktan, ataklıktan ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. Sizin yaşınızdayken insanın ateş gibi olması, girdiği her yerde kendisini hissettirmesi, üretmesi, kendine ve çevresine yararlı işler yapması beklenir. Nedir sizi böyle pasifleştirip sindiren?" Bunun üzerine bir öğrenci "hatır için" "Galiba en uzun benim" dedi, ortaya çıktı. Ölçüştük, neredeyse benim boyumdaydı. "Şu iskemleye çık, şu saati bir ayarla" dedim. Gülüştüler. O işini yaparken sınıfa dönüp "Şimdi bu arkadaşınız, hepimiz için yararlı bir iş yapmanın hazzını yaşayacak. Onu alkışlayarak ödüllendireceğiz. Sizler ise, yararlı bir iş yapma fırsatını daha kaçırmış olacaksınız. Gördüğünüz gibi, bir iş başarmak, öne çıkmak, fark edilmek ve kazanmak için boyunuz bile bir avantaj olabiliyor. Üstelik, dünyanın EN uzunu olmanız da gerekmiyor. İşte hayat da böyle. Bir şey olmak istiyorsanız, farklılaşacak, farklılığınızı hissettirecek, gerektiğinde kullanacaksınız. Kendinizi tartıyor, 'EN'lerinizi farkediyor musunuz? Yeni yeni 'EN'ler bulmalı, değişik alanlarda EN olmalısınız. Buna kendinizi şimdiden alıştırırsanız, hayata daha iyi hazırlanırsınız" dedim. Eşofman sonunda bir kere daha sordum: "Bu sınıfta EN kısa boylunuz kim?" Tabiî yine hiç kimseden önce çıt çıkmadı. Sonra yine sordular. "Ne olacak? Yerleri mi sildireceksiniz?" Bu söz üzerine, "Hiiç, sadece alkışlayacaktım" diyebildim. Ertesi gün gazetelerde bir haber vardı. TÜSİAD'ın Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlediği Girişimcilik Kongresi'nin açılışında bir grup öğrenci protesto gösterisi yapmış. Gelecek on yılda özel sektörün yılda 550 binin üzerinde istihdam sağlaması gerektiği biliniyor. İstihdam, yeni girişimlerle mümkün. Dolayısıyla daha fazla girişimciye ihtiyacımız var. Ürettikleri iş fikirlerini yatırımcılara sunmak isteyen girişimci üniversite öğrencileriyle yatırımcıları buluşturmak amacıyla, Girişimcilik Kongresi düzenleniyor ve bir grup öğrenci bu toplantıyı protesto ediyor. Protestocular, "ABD uşağı TÜSİAD, dışarı / Müşteri değil, öğrenciyiz / Tüccar siyaset üniversiteden defol / Herkese eşit parasız eğitim" şeklinde sloganlar atmış. Bir yanda işsizlik, bir yanda yerinden kalkmayan, hep hazırdan bekleyen gençler, bir yanda da protestocular. Yeni iş sahaları açmak ve girişimciliği teşvik etmek için düzenlenen bir toplantı protesto ediliyor. "Müşteri değil öğrenciyiz" sözü üzerine ayrı bir yazı bile yazılır. Keşke, öğrenciler ticareti öğrenseler. Keşke dünyaya müşteri gözüyle bakabilseler. Keşke, üretmeden üniversite olunamayacağını anlasalar. Keşke, gençler, "ne yapsak da insanlara iş ve aş verebilsek" derdine düşseler. 34 yıl önce, birkaç inanmış, büyük ve girişimci insan, bu gazeteyi kurdular. Onlar ne oturdular, ne de bağırdılar. Giriştiler ve başardılar. Hepsine şükran borçluyuz. Nice yıllara ve daha yüksek zirvelere Türkiye!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.