Çocukken bize paşalar olasın derlerdi. Ne demek istediklerini anlamazdık. Şimdilerde biraz anlamaya başladık. Meğer paşalık hükümet gibi bir şeymiş. Çocuklar ve paşalar, her ikisi de girişimleriyle günlerdir haber bültenlerinde yan yanalar. Bir yanda, yakıp yakan çocuklar ve onları sokağa salan ağalarla yeniden hareketlenen girişimler. Bir yanda da savcılığa ifade veren paşalar ve dalga dalga, isim isim, yaşanmış darbe girişimi hikâyeleri... İşletmeciler bilir, aslında bunların girişimle, girişimcilikle (müteşebbislikle) hiç ilgileri yok. İkisi de, girişim ruhuna ters bir emir-komuta paydasında buluşuyorlar. Sokağa çıkılıp polise taş atılacak! Aat! Hükümete taş konacak! Koy! Girişim denince biz başka şey anlıyoruz. İnsanlar, firmalar ve ülke için yeni işler başlatmak, işyerleri açmaktır, girişim. Girişimci ise, ülkedeki herkese daha fazla iş ve aş sağlamak için yırtınan, engelleri aşan, duvarları yıkan, hayatını buna adayan insandır. Açılım fırtınalarının bizi tam olarak nasıl bir dünyaya götürdüğünü öngöremiyoruz. Ama gelecekte daha fazla girişimciye ihtiyacımız olacağı ayan beyan ortada. İçeride ve dışarıda bütün pazarlar, yeni iş modelleri peşinde koşan genç girişimcilerimizi bekliyor. Biz ise, girişimcilik hakkında konuşmaktan öte pek bir şey yapmıyor; gençlere, girişimcilere yeterince yardımcı olmuyoruz. Her meslekten ve her alanda, herkesin, her fırsatta basiretli bir girişimci gibi davranması gerektiğini anlatamıyoruz. Girişimciliğin nesiller boyu hazırlıklar gerektirdiğinin, bir bilimi ve bir sistematiği olduğunun, süper bir fikre dayansa bile, bir iş planının tek başına hiçbir işe yaramadığının farkında mıyız? Bol seyahat ediyor, değişik kitaplar okuyor, çeşitli insanlarla görüşüyor, girişimcilerin hikâyelerini analiz ediyor muyuz? Bir hayalimiz, bir davamız, bir ülkümüz var mı? Emir-komuta kültürüyle büyüyen gençler ne yazık ki, girişimci olamıyorlar. Gençlerimiz didaktik eğitmenlerden ve emir-komuta prangasından bakalım ne zaman kurtulacaklar! > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)