Rüzgârla dostluk

A -
A +

"9 metrelik tekneleriyle Pasifik'e açılan 3 balıkçı 9 ay sonra kurtarıldı." Bu haber, başka zaman olsaydı benim de dikkatimi çekmezdi. Ama insan iki gün boyunca 9.5 metrelik bir yelkenlide Akdeniz rüzgârıyla birlikte yaşayınca, dünyanın hem ne kadar küçük hem de ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlıyor. Nasrettin Hoca'ya dünyanın merkezini sormuşlar. "Burası" demiş ve devam etmiş, "İnanmayan ölçsün." Yurt ve dünya gündemi bir yana, benim için bu hafta dünya yelken üzerine dönüyor. "Deniz ve rüzgâr sordular seni neredesin?" dercesine yeğenler davet etti, gittik. Teşekkür ederiz. Gördük ki, deniz, iş dünyamız, rüzgâr, yelken ve pazarlama, nice metaforlara gebe. Tıpkı iş dünyası gibi, becerebilenler ufacık tekneleriyle dünya turuna çıkıyor; bilmeyen, öğrenmeyen, araştırmayan, cesaret etmeyen, sabır ve metanet gösteremeyenler ise ne marinadan ne koylardan ayrılabiliyor veya oradan oraya sürüklenip duruyor. İş dünyasında deniz ve yelkenle ilgilenenlerin sayısı az değil. Onlar daha âlâsını bilirler, biz yeni öğrendik, şu terimler dillerinden düşmezmiş: Apaz Seyri, Ayı Bacağı, Balon, Bayılma, Boci Tramola, Bumba, İskele Kontra, Kafayı Açmak, Kavança, Kerteriz, Kontra, Kör Tramola, Orsa Seyri, Orsalamak, Pupa Seyri, Rüzgâr Altı, Rüzgâr Üstü, Salma, Sancak Kontra, Seyir, Tramola, Trim, Usturmaça, Yapraklama, Yelken Tüyü... "Gemisini kurtaran kaptan" hesabı, hepimiz, ne zaman nereden eseceği bilinmeyen, muvafık veya muhalif bütün rüzgârlara, oluşumlara, dalgalara, olaylara, gelişmelere, akımlara ve insanlara karşı, maksadımıza doğru yelken tutmak zorundayız. Yelkencilikte asırların birikimiyle oluşan kurallara uyanlar okyanuslara hâkim oluyor. İş dünyasının ve pazarlamanın kurallarına uyan vezir, uymayan rezil oluyor. Yelken işinde öğrendim ki, rüzgâra, tekneye ve denize bakışımızı (paradigma) yeniden düzenlemeliymişiz. (Müşteriye bakışımızı değiştirmedikçe gerçek pazarlamacı olamayız.) Meğerse tekne, genelde sanıldığı gibi rüzgârın yelkeni itmesiyle değil, yelkenin rüzgârı itmesiyle, onun yönünü değiştirmesiyle hareket edermiş. Dümensiz ve salmasız (safrasız) seyir mümkün olmazmış. Rüzgârı yandan alarak gitmek (apaz seyri) ve rüzgâra yakın yönde gitmek (orsa seyri) rüzgârı arkadan alarak gitmeye kıyasla daha fazla hız kazandırırmış. (Müşteriyi kıç tarafa değil, başa, yanımıza veya hafif çaprazımıza alacağız.) Rüzgârın (müşterinin) şakası yokmuş. Bir anda coşar, bir anda susarmış. Rüzgârın yönü kadar şiddeti ve sürekliliği de önemliymiş. Rüzgârın varlığını, şiddetini ve yönünü denizin dalgalarından, bandıradan/bayraktan anlarmışız. (Pazarlardaki ve dünyadaki gelişmeleri ve seyirleri nereden takip edeceğiz?) Rüzgâr kadar, yelkenin her iki yüzeyinde oluşturduğu hava akımı da önemliymiş. Yelkenin her iki yüzündeki minicik yelken ipleri bunun içinmiş. (Piyasa hareketlerinin firmamıza etkisini anlamak için özel ölçümlere, antenlere, araştırmalara ihtiyaç var.) Rüzgâra karşı durulmazmış. Rüzgârın suyuna gitmek gerekirmiş. Emişle gitmek, itişle gitmekten daha üstünmüş. (Müşteri itilmeyecek, gel gel edilecek, çekilecek.) Şayet rota icabı rüzgâra karşı seyretmek zorunda kalınırsa, bir sancağa, bir iskeleye tramola (rüzgar alış yönünü değiştirmek) yapılırmış. (Zorlu müşteriler ve aykırı hedefler karşısında bir o yana bir bu yana manevra yaparak netice alınacak.) Panik ve telaş yok! Sakin sabırlı ve sebatkâr olunacakmış. Dümen, salma, yelken, rüzgâr, rota ve hedef hepsi her an dengede tutulmalıymış. Dümende uyunmazmış. Bu organizasyonun mimarları yeğenlerime ve ağabeyime, iki gün boyunca teknesinde bizi misafir eden, bizi birer öğrenci, tayfa ve ağırlık olarak yelken dünyasıyla tanıştıran Selim Kaptan'a (Turgut Reis Marina) çok teşekkürler. > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.