Sanki karanlık bir tüneldeyiz ve dokuna dokuna yol alıyoruz. Her dokunma bize bir şey öğretiyor. Dokunmanın, temasın, ilişkinin, iletişimin önemini fark etmeye başlıyoruz. Sağlık bakanlığı yeni kampanyasında "Suya sabuna dokunun!" diyor. "Suya sabuna dokunma!" (yoksa yanarsın) havasının sürekli pompalandığı bir toplumda bir şeylere dokunmak cesareti gösterenler maşallah giderek çoğalıyor. İçinde bulunduğumuz Bilim ve Teknoloji Haftası'nda bakalım suya sabuna dokunanlar mı, "anlayana saz, anlamayana davul az" tarzı konuşanlar mı çok olacak. Bilimden ne anladığımızı, bilim dünyasındaki konumumuzu, bilim adamı sıfatı taşıyan kimi insanlarımızı konuşmak, bizi, birilerinin sularına sabunlarına dokunmanın da ötesine götürüyor. Konu bu taraftan açılınca, "tekere çomak sokma", "seninki benden kara", "âleme verir talkını" gibi tepkiler geliyor. Bu memlekette teknoloji deyince halkın aklına teknoloji marketleri ve oralarda satılan aletler geliyor. Hani şu, açılışlarında izdiham yaşanmasıyla meşhur mağazalar... Bilim denince de üniversiteler ve profesörler... Üniversitelerde unvanlar nasıl veriliyor, vicdan sahipleri iyi bilirler. Hatıra ve sıhriyete dayalı atamalar; içine bakmadan yayın sayısına göre ve daha kötüsü, bir senden bir benden, al gülüm ver gülüm usulü dağıtılan unvanlar sıradanlaşmıştı. Bilimsel değerleme yaparken, atıf sayılarına, etki değerlerine, yayın kalitesine, yurt ve dünya meselelerine derman olmasına, teknoloji üretimine katkıda bulunmasına bakanlar istisna sayılır oldular. Ne ülkenin topyekûn bir bilim ve teknoloji politikası oluşturulabildi, ne de üniversitelerimizin kendi özel gelişim stratejileri var... Dünya klasmanındaki sıramızı bile tam bilemedik. Üniversitelerde bazı akademisyen ve yöneticiler, hâlâ bilim dışı, bilimi katleden amaç ve uygulamalardan ve daha da kötüsü, bunları bilim diye yutturmak sevdasından bir türlü kurtulamadılar. Bilim, insanı tanımak ve insanlıkla ilgili yüksek bir uğraşıdır. Gerçek bilim insanlarımız bol ola! > (Pazarola, pazartesi günleri yayınlanır.)