Hukuğun guguğa, iş yapmanın cambazlığa, pazarlamanın kandırmacaya, ekonominin çorbaya, siyasetin çirkefe, eğitimin hava-cıvaya döndüğü, tuzun bile koktuğu şu devirlerde, bin yıldır üzerinde yaşadığımız şu güzelim yurt ve onun her köşesinden bereket akan topraklarımızın kıymetini yeterince biliyor muyuz? Belki tarihte de öyleydi; yabancı gözler topraklarımızdan hiç eksilmedi. İçeriden ve dışarıdan, açıktan ve gizliden, doğrudan veya dolaylı nice tasallut, insanımızı huzursuz, yıllarımızı heba etti. İşte bir yıl daha, hayla-huyla, itiş-kakışla geçti gitti. Şu değerli vatanın, şu güzelim toprakların kıymetini bir bilebilsek. Nimetlerin kıymeti elden çıkınca anlaşılıyor. Bayrağın, bayramın, bir avuç toprağın, iki yudum memleket suyunun, üç nefes memleket havasının değerini, yurt dışındakiler bizden iyi anlıyor. Temel gurbette iken TR plakalı arabaların lastiklerindeki havayı boşuna koklamıyor. Dünyada kıymetli her şeyin bir piyasası olduğu gerçeğini fark edenler, hava, su ve toprak satıp, iş sahibi oluyor. Konserve memleket havası satan mı istersiniz, İrlanda'dan toprak ithal edeni mi? ABD'ye taşıdıkları kiliseler, okullar, müzikler ile yetinmeyen, doydukları yeri vatan yapmaya çalışan İrlandalıların bir eksiği toprak kalmışmış. Ziraat, veteriner ve bitki uzmanlarıyla birlikte ilgili dairelerde verdikleri dokuz yıllık bir mücadele sonunda İrlandalılar onu da başarmış, Amerika'ya İrlanda toprağı ithal izni almışlar. ABD'de 6 kiloluk paketler halinde şimdiye kadar 3 milyon dolar değerinde İrlanda toprağı satılmış, mezarlara konmuş. Başka bir İrlandalı yaptırdığı evin zeminini 100 bin dolarlık İrlanda toprağı ile kaplatmış. Çin'de bile, toprak toptancılığından para kazananlar varmış. Yahudiler, Kudüs'ten ABD'ye ithal ettikleri ilk parti toprağı törenlerle karşılamış, hahamların tasdikinden geçen bu toprakları evlerinin, hayatlarının bir parçası haline getirmek için kapışmışlar. Anlayan anlıyor; vatan toprağının kıymetini, maddî manevî, iki manada da iyi biliyor.