Ufalanmadan bir uyansak...

A -
A +

Altmış ülkeden bin kadar yönetici ve girişimci Dünya Alışveriş Merkezleri Zirvesi için geçen hafta İstanbul'daydılar. Alışveriş merkezleri, günümüzde sadece alışveriş yapılan yerler değil, pazarlamanın yoğun bir şekilde insan hayatına girdiği, ihtiyaçla eğlencenin birleştiği, insan ömrünün bir bölümünün yaşandığı mekânlar haline dönüştü. ABD'de her ay nüfusun dörtte üçünden fazlası alışveriş merkezlerine gidiyor. Aktif nüfusun onda biri bu merkezlerde istihdam ediliyor ve perakende satışların dörtte üçü buralarda gerçekleşiyor. Uzmanlar, insanların medeniyet düzeyi ile alışveriş merkezlerinin gelişmesi arasında önemli bir paralellik bulunduğuna işaret ediyorlar. Halen Hindistan'da 20 kadar alışveriş merkezi varken, bu rakam beş yıl içinde 300'den fazla olacakmış. Çin'de bu yıl 400 tane açılmış, daha da arkası gelecekmiş. 2010 yılında nüfusumuz 82 milyona çıkacak ve Almanya'dan daha büyük bir ülke olacağız. Yarısı 25 yaşın altındaki 71 milyonluk nüfusuyla Türkiye dünya perakende devlerinin "iştahını kabartıyor." Mevcut 94 alışveriş merkezinin yanına beş yıl içinde 47 yeni merkez daha açılacak. Kişi başına düşen alışveriş alanı halen Türkiye'de ancak iki elin büyüklüğünde (0.02 metre kare). Bu rakam İngiltere'de 0.23, Fransa'da 0.21 ve ABD'de ise 1.95 metre kare. Yani, Türkiye'dekinin yüz misli. Hali hazırda onlarca yabancı firma, Türkiye'de alışveriş merkezleri işletiyor. Her yıl bunlara yenileri de ekleniyor. Yatırımcılar için Türkiye cazip bir alan. Sektörün "parlayan bir yıldızı". Nitekim İstanbul başka olmak üzere ciddî projeler gündemde. Asırlar öncesinde bizler alışverişin gerçekten "parlak yıldızı" idik. Zirve'de konuşan yabancılar da Türkiye'nin perakende dünyasında yeni bir oyuncu olmadığına dikkat çekmişler. "Kapalıçarşı perakendeciliğin medeniyetiydi" demişler. "Kapalıçarşı'da yüzyıllardır geçerli olan uygulamaların önemini dünya yeni yeni fark ediyor, hayata geçiriyor. Türkiye şimdi yeni ile eskiyi birleştirerek güçlü bir şekilde ilerliyor" diyerek bizlere iltifat etmişler. Zirvenin kurucularından Charles Joye şunları söylemiş: "Siz Rusya'ya modern alışveriş merkezlerini kuran ilk yabancı ülkesiniz. Kapalıçarşı bugün perakendede geçerli olan birçok standardı asırlar önce hayata geçirdi. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethinin hemen arkasından Kapalıçarşı'yı inşa etti. Bugün sektörde geçerli kanunlar o zaman bile Çarşı'nın Nizamname'sinde yazıyordu. Türklerin adalet üzerine işleyen sağlam bir sistemi vardı." Polonya merkezli Apsys'in Genel Müdürü Stephen Pragnell, Kapalıçarşı esnafından çok etkilenmiş: "Kapalıçarşı'da esnaf benim İngiliz olduğumu sol elimdeki yüzüğümden hemen anladı. Bu bana göre gerçek bir müşteri odaklılıktır ve biz bunun önemini daha birkaç sene önce keşfettik. Kapalıçarşı'da esnaf konuşurken gözümün içine bakıyor, çay ikram ederek, alışverişi bir deneyime çeviriyor. İstanbul'da yürürken perakendenin tarihi ile iç içe oluyorsunuz. Türkler bu işi bizlerden önce yapmaya başladılar" demiş. Yabancılar bize "eskiyle yeniyi birleştirin, atılım yapın" diyor, biz ise onları hemen her kongrede olduğu gibi hâlâ mehterle, dansözle, nazar boncuğuyla karşılıyor, asıl gücümüzü tanıtamıyoruz. Bakalım yerli iş adamlarımız perakendenin bu "parlak geleceğine" ne kadar ilgi gösterecekler? Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız, engelleri kaldırmada ve düzenlemeleri yapmada ne kadar istekli davranacak? Ufakların ufalandığını ne zaman öğreneceğiz? Fatih'lerin ufakları ve ufak esnafı nasıl büyüttüğünü ve böylece tarihe nasıl geçtiğini ne zaman fark edeceğiz? Ufalanmadan bir uyansak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.