Zemin oynaklığı

A -
A +

Pakistan'daki zelzele bazılarımıza "uzak" kaldı. Lâkin İzmir'deki peş peşe sallantılar, İstanbul'dan da duyulunca, depremler yeniden hatırlandı. Memlekette depremler türlü türlü. Geçen hafta bir televizyon kanalı "Bütün marketler birleşin!" sloganıyla süper marketler ve alışveriş merkezlerinin bayramda da açık kalmaları için bir kampanya başlattı. "Alışveriş hakkımız, söke söke alırız!" vâri destek sloganları da alttan altta geçiyordu. "Halkımız alışveriş etmeye zaman bulamıyormuş. Bir tek bayram tatili varmış. O günlerde de alışveriş yerleri kapalı oluyormuş." Bir önceki hafta, İstanbul'un meşhur bir alışveriş merkezindeki bir mağazanın, kendi dinî günlerinde "Kapalıyız" levhası da bir habere konu olmuştu. Açma-kapama işi önemli. Şimdilerde unutulmuş veya uyutulmuş gibi duruyor. Bir tarihte süpermarketler yasası etrafında da bir zelzele kopmuştu. Şehir içi, dışı tartışmalarından tutun, "küçükler eziliyor, büyüklerin önü kesiliyor" iddialarına varıncaya kadar her şey söylenmişti. Ne yazık ki, konu orada da asıl zemininde tartışılamamıştı. Bayramda marketler açık olsun diye kampanya yapmak da, "Ey müşteriler şöyle yapın böyle yapın!" demek de müşterinin hayrına işler değil. Bırakın isteyen firma bayramda-tatilde açık olsun, iş yapsın. İsterse kapalı kalsın. Bırakın çalışma gün ve saatlerini dilediği gibi belirlesin. İster açsın ister kapasın. Uygulama müşterilerin hoşuna giderse, firma umduğu ciroyu yapar, para kazanır. Müşterisinin ne istediğini-beklediğini ölçmez, müşteriden yana davranmazsa firma zarar eder. Ederse eder. Bize ne, size ne? Bırakınız açsınlar, bırakınız kapatsınlar. Yeter ki, müşterilerine "adam gibi" hizmet etsinler. Onu mahkum-köle gibi kullanmasınlar. Onu inceden inceye planladıkları "alışveriş tuzaklarıyla" avlamasınlar, aldatmasınlar. "Alışveriş hakkımız" diye slogan atanlar kadar, "bayram etmek hakkımız" diyen sessiz bir çoğunluğun varlığını da yabana atmasınlar. Büyük mağazalar bayramda açık olursa küçükler ne yapacak? Onlar da mı açacaklar? Yoksa küçük esnaf kapanıp "Ramazan Bayramı" yaşarken, büyükler açıp "Kese bayramı" mı yapacaklar? Bakalım bu konu etrafında halk, müşteriler, basın, organize büyük perakendeciler, esnaf ve asıl işleri "maydanozluk" olan STK'lar nasıl bir meslekî dayanışma gösterecekler? Bakalım dayanışma konusunda rektörlerle yarışabilecekler mi? Bir rektörün tutuklanmasıyla başlayan zelzelede darbeler sertleşti. Konu, asıl zemini olan hukuk yerine, rejim minderine çekildi. Birileri de maçın sonucunu etkilemek için bu minderi "oraya buraya" çekiştirme gayretinde. Zemin deyince aklıma geldi. Bir partinin başındaki genç bir iş adamı ve ailesinin yaptıkları işler, bir zamanlar "işletmecilik" ve "pazarlama" için örnek gösterilirdi. Sonra bir zemin değişikliği oldu. Ciddî bir zelzele yaşandı. Bu yeni zemine geçilince görüldü ki, işler o zamana kadar, bildiğimiz "pazar zeminlerinde" değil, "işbilirlik düzleminde" yürütülüyormuş. Yıllarca banka yöneticilerimiz de "pazarlama dâhileri" olarak lanse edilmişlerdi. Sağ olsunlar, onlar sayesinde, müşteriye hizmetten kaynaklanmayan kazancın bereketsiz olduğunu; yel gibi gelip, sel gibi gittiğini bir kere daha öğrendik. Bazılarımız, "ben bu durumdan kendime nasıl bir ekmek çıkarırım" düşüncesiyle, işi-konuyu kendine en uygun zemine çekiyor. "Müşterinin sırtından kaç post çıkarırım?" "Rakibimi köşeye nasıl sıkıştırırım?" gibi düşüncelerden vazgeçemiyor. Hâlbuki insanlığa, halkımıza, müşterilerimize hizmet etmek için o kadar çok fırsat var ki! Bir türlü onları göremiyoruz. İşlerimizi gerçek zeminlerine oturtamıyoruz.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.