Üniversitede asistanlık yıllarımda ilk 'araştırma heyecanı'nı tarım işletmelerinde süt maliyeti konusunda yaşamıştım. İzmir civarında yaklaşık yirmi kadar şehir içinde sütçülük yapan işletme seçmiş, onlara maliyet hesabı için gerekli verileri toplamak için anket uygulamıştım. Bugün gibi hatırlıyorum bu 'sütçülerden' hiçbirinin maliyet kavramı ile alakaları yoktu. Ayrıca 'başlarına vergiyle alakalı bir dert' açılmasından korktukları için sorulara cevap vermekte çok çekingen davranıyorlardı. Süt miktarını az, masrafları çok göstermek istemeleri araştırmanın sağlığına zarar verebilir endişesiyle, tanışma faslını aylar süren ziyaretlerle uzatmış, üniversite, ilmî araştırma, planlama konularında kendilerini bilgilendirme ve güvenlerini kazanma konusunda bayağı gayret sarf etmiştim. Sonuç olarak minicik bir araştırma için yıl boyu uğraşmış didinmiş, bilimsel olmanın ne kadar sabır gerektirdiğini yaşayarak öğrenmiştim. Ayni şekilde yıllar boyu Tarımsal Ekonomi Bölümü'nün birçok araştırma projesinde gerek anketçi gerekse araştırma proje görevlisi olarak görev aldım. Yıllar süren bu çalışmalar sonunda, bizim çiftçimizin verimlilik ve maliyet endişesinden çok fiyatların politik baskılarla ayarlanmasına yatkın olduğu intibaı uyanmıştı bende... Şimdi aradan yıllar geçti bu düşünce tarzının ne yönde değiştiğini bilemiyorum. Ancak şu son günlerdeki et fiyatlarıyla ilgili olan bitende, hayvan üreticilerimizin diğer ülkelerle rekabet etme niyetinde olanına da pek rastlamadım. Arkadaşlar; global ekonomi düzenini Amerikan emperyalizminin bir oyunu olarak görmenize kimse bir şey diyemez. Ama milletin et gibi en önemli gıda maddesini ucuza temin etme arzusuna da kimse bir şey diyemez. Küreselleşme bu demek. Herkes bu oyunun kurallarını öğrenmeye çalışmalı...