Mühendislikte en önemli kaidelerden biri de 'Ölçemediğin şeyi geliştiremezsin!'dir. Mühendislik gibi daha ziyade matematik temele dayanan mesleklerde 'ölçme' aynı zamanda başlı aşına bir ders konusudur. Bu yüzden ölçme için binlerce alet bir o kadar metot geliştirilmiştir. Sosyo-psikolojik yönü ağır basan bilim dallarında da ölçme mühendislikteki kadar olmasa bile yine de önem taşır. Bu çerçevede ele alındığında bu köşenin ana konusu olarak kabul ettiğimiz 'yönetim' alanında da 'ölçme' önemli idi, globalleşen iş hayatının getirdiği zorluklar sebebiyle giderek daha önemli hale gelmektedir. Sadece mali konularda değil, şirketlerin birçok faaliyet dalında ve iş süreçlerinde olan biteni ölçemediğiniz takdirde yönetimde başarılı olmanız artık zordur. Verimlilik ve kalitenin ölçülmesi konusunda dünyada büyük adımlar atılmıştır. Bu sayede yönetim daha bilinçli ve sağlam temellere oturtulmaya başlanmıştır. Ancak ülkemizde şirketlerimiz 'yönetimi destekleyecek ölçümler' konusunda henüz yeterli gayreti göstermemektedirler. Özellikle aşırı korumacı ekonomi anlayışının ve yüksek enflasyonist ortamın sağladığı aşırı kârlılıkla desteklenen verimsiz, kalitesiz ve müşteriye duyarsız üretim anlayışının sebep olduğu 'rehavet' bu konudaki gayretleri engellemiştir. Ancak son yıllardaki global rekabete açık ekonomik politikalar bizde de gerek kişi gerekse şirket boyutunda performans ölçümlerinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Artık kaynaklarını en uygun (optimum) şekilde değerlendiremeyen şirketlerin hayatta kalmaları mümkün değildir. Piyasa 'en kaliteli mal ve hizmetleri en uygun fiyatla sunamayanları' affetmeyecektir. Anadolu'nun muhteşem kültürüyle ifade edersek artık gerek kişisel gerekse şirket bazında 'Suyu getirenle, testiyi kıran bir olamayacaktır.'