AB yolu incedir!..

A -
A +

Avrupa Birliği'ne giden yolda birtakım değişimler yapmamız kaçınılmaz. Ancak bu asırlar boyu biriktirdiğimiz güzel hasletlerimizi de yok etmemiz anlamına gelmez, gelmemeli. Dahası "Avrupalı"nın da böyle bir isteği yok. Zira Avrupa Birliği çok kültürlülük esasına göre kurulmuş bir sistemdir. Böyle olmazsa, yahut bu anlayışı terk ederse AB'nin geleceği bizzat karanlıktır. Bakmayın siz birkaç ülkedeki muhafazakar politikacının söylediklerine. Onlar iktidara gelinceye kadar bu "söylem"lerini sürdürürler, sonra AB'nin genel esaslarına uygun politikalara doğru yelken açarlar. Açmazlarsa, kendilerine açtırılır! Çünkü Avrupa Birliği kısır politik çekişmelere feda edilmeyecek kadar değerli bir oluşumdur. Asırlar boyu üç beş burnu büyük derebeyinin, son asırlarda birkaç megolamanik liderin peşinden giderek yaşadıkları savaşlardan Avrupalı bıkmış usanmış durumdadır. Bunun için büyük fedakârlıklara katlanmaya karar vermiş ve bunu son yıllarda ispatlamış durumdadırlar. Mesela bir Alman için "Deutsche Mark"ın ne mana ifade ettiğini psikolojik ve sosyolojik bazda analiz edebiliyorsanız, Alman milletinin euro'ya geçme kararının ne büyük fedakârlık olduğunu anlarsınız. İngiliz'in pound'unda ya da sterlin'inde ısrar etmesi onun "kaypak İngiliz siyaseti"ne uygundur. Yani anormal bir durum değildir. İngiliz AB bünyesinde Amerika Birleşik Devletleri'nin taşeronu deyimi ağır kaçar belki ama en azından "regülatörü"dür. AB, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. İnsanları, barış içinde insanca yaşama idealine yaklaştırmada çok büyük fonksiyon icra edecektir. Bizim de engin inanç, gelenek ve kültür değerlerimizle bu oluşuma katkıda bulunma misyonumuzu kalpten paylaşmamız, devletimizin AB'ye tam üyelik vizyonuna gönülden destek vermemiz gerekir. Çünkü Avrupa; Endülüs'ten gördüğü medeniyetle "reform" ve "rönesans"ını gerçekleştirdiği gibi, Avrupa Birliği ile asırlardır "öcü" olarak tanıtılan bizim "muhteşem kültürümüz"le tanışarak insanlığa büyük katkılarda bulunma imkanını elde edecektir. Şimdi bize düşen öncelikle son elli yıldır hiçbir ön eleme ve değerlendirme yapmadan Avrupa'ya "yabancı işçi" statüsünde gelişigüzel gönderdiğimiz insanımızla zedelediğimiz imajımızı düzeltmek olmalıdır. Avrupa'daki Anadolu insanımızı bu değerlendirme ile üzmek değil maksadım. Şimdi oralarda Avrupa kültürüyle yetişmiş ve "öz kültürüne yabancılaşmış" ikinci ve üçüncü kuşağı AB imkanlarına bir an önce kavuşarak geri kazanmak zorundayız. Bu insanlarımız akıllı politika ve tedibrlerle oralarda bizim etkili temsilcilerimiz olabilirler. Yeter ki biz onları "düşünen, konuşan, inanan" bir varlık, yani "insan" olarak kabul edelim ve onlara sahip çıkalım. Çünkü tanıdığım yüzlerce aile ve onların çocukları ve torunları "anavatan"dan bunu bekliyorlar. Bunu becerirsek AB'ye kestirmeden bir yol bulmuş oluruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.