Üniversitede çalıştığım yıllarda derslerine ilk defa girdiğim öğrencilere bir soru sorarak tanışma faslını başlatırdım: "Lütfen bana medeniyeti tarif eder misiniz?" Siz de etrafınızdaki gençlere (yaşlılara sormayın onları üzmeyin!) sorun bu soruyu yüzde doksan dokuz alacağınız cevap "Uygarlık!" olacaktır. Sohbet şöyle açılırdı: "Çocuklar uygarlık kelimesinin kökü 'aygır'dan gelmektedir, bizim ataların en çok önem verdikleri üç şeyden biri at olduğu için atı ehlileştiren topluluklara uygar demişlerdir. Ancak bu beni pek tatmin etmedi, şöyle derli toplu bir tarifi yok mu medeniyet denilen şeyin?.." Tabii çoğunlukla ders kitaplarının çerçevesi dışında bir okuma faaliyetine aşina olmayan çocuklarımızı daha fazla üzmenin gereksiz olduğunu düşünür, Osmanlı Dedelerin tarifini kara tahtaya döşenirdim: "Medeniyet ta'mir-i bilâd ve terfih-i ibâd'dır." Tabii kültür köklerinden koparılan her topluluğun gençlerinde olduğu gibi bizim gençlerin yüzlerinin de bu kelimeleri duydukları anda ne hâle geldiğini tahmin edersiniz. Hatta bazıları kendisine hâkim olamaz "Haydaaaa!"yı koyuverir. O zaman bendenizin tercümanlığına sıra gelir: "Arkadaşlar, bizim atalarımız her şeyi iyi tarif etmeye gayret etmişler; iyi tanımlanamayan kavramların iyi uygulanamayacağına inanmışlar. Burada da; beldeleri tamir etme, özetle her türlü teknolojik gelişmeyi teşvik ve tatbik etmeyi medeniyetin bir ayağı olarak tanımlarken, insanların refaha, rahata, huzura kavuşturulmasını ikinci ayağı olarak kabul etmişlerdir. O zaman şirketlerde, milletlerde, milletlerarası münasebetlerde bu tanıma uymayan olayları, faaliyetleri, gelişmeleri medeniyet olarak kabul etmemeli, bu işlerin medeniyet tarifine uygun hale getirilmesine çalışmalıyız." En küçük bir kriz emaresini fırsat bilip sırf kıdem tazminatlarını azaltmak gayesiyle işçi çıkarmak, bilgi çağına ayak uydurmak için öğrenen bireyler yetiştirmek yerine "diplomalı cahiller" yetiştirmeye devam etmek, milletin kaynaklarını sadece oy kaygısıyla çarçur etmek, iç siyasette oy kazanmak gayesiyle binlerce suçsuz insanı kadın çocuk yaşlı genç demeden katletmek, milyarlarca dolar sarf ederek göstermelik milletlerarası teşkilatlar kurup bu teşkilatların aldığı kararları hiçe sayan ülkelere karşı hiçbir tedbir alamamak ve benzeri durumları "medenî" olmakla ne derece bağdaştırabiliyorsunuz? Gördünüz mü? "Efradını câmi, ağyarını mani" bir tarif yaptığınız zaman olan biteni değerlendirmek ne kadar kolay oluyor. Yine ağzımdan kaçtı bir eski deyim. Onu da siz çözün artık benim yerim kalmadı bugün!..