Onunla 1968 yılında Tuzla Piyade Okulu Yedeksubay Okulunda tanıştık. Yan yana ranzaların üst katında altı ay yüz yüze bakıp sohbet ederek uykuya daldık. Sonuçta o ballı bir kurayla Ankara Genelkurmay'a, bendeniz de adını ilk defa kurayı çekince duyduğum Patnos Piyade Alayına gittik. Biz son yirmidört ay askerlik yapan dönemdik. Askerden sonra İzmir'de 'O' İktisadi İdari Bilimlerde ben de Ziraat Fakültesinde asistan olduk. Bendeniz ziraat ekonomisi alanında O da maliye bölümünde doktoralarımızı tamamladık. Sonra onun teşvikiyle ben de İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümüne naklettim. Aynı fakültede dört beş yıl beraber arkadaşlığın tadına vararak beraber olduk. Sonra ben yirmi yıl önce İstanbul'a geldim. Bendeniz doçentlikte kaldım, O profesör oldu; üniversitede birçok yıllar hizmet etmenin yanında birçok firmanın malî danışmanı olarak uzun yıllar birçok şirketle hemhal olurken bendeniz de yönetim işine kafa yordum ve birçok şirketle bu konuda temasım oldu. Uzun yıllar İstanbul'a gelir gider ama kimseye yük olmamak için otelleri tercih eder. Bu defa zorla da olsa bizde üç gün misafir ettik ve de tabiî epey kaynattık. En çok da malum sen ne yaptın ben be yaptım mevzusu gündemdeydi. İkimiz de kendi konularımızda tecrübelerimizi uzun uzun paylaştıktan sonra şirketlerin artık eskisi gibi 'Ben yaptım oldu!' tarzında yönetilemeyeceğinde hemfikir olduk. 'Çünkü artık iş hayatı küçük hataları bile tolere edemeyecek kadar hassaslaştı, eskinin büyük -hatta bazen yüzde beşyüz, yüzde bin ile ifade edilen- kâr marjları tarih oldu, şimdi şirketler tek rakamlı kâr marjları ile yetinmek zorundalar, bu yüzden alacakları her kararın kaliteli olması gerekir' dedi ve ilave etti: 'Bundan sonra şirketler karar kalitesini artırmak için malî konu ve problemlere kafa yordukları kadar yönetim konusuna da kafa yormak zorundalar ama bunun bilincinde olan şirket çok az. Ancak birçok şirket bu konuda kafa yormaya başladı.' Uzun yıllar şirketlerle bire bir temasta olan Prof. Dr. Aytaç Eker'e katkılarından dolayı köşemiz adına teşekkür ederim. O'nu tanıyanlar bilir yazının sonunda ismini görünce yanakları kızarmış bir şekilde telefona sarılır bana 'Ooolum neden yazdın ismimi' demek için. Asker arkadaşıyla sohbetin tadı başka oluyor vesselam!