Bendeniz altmışı tamamladım. Doğum günüm bir ocaktır. Şimdi gençlere altmış yaşında olmayı anlatmaya kalksanız, anlamazlar. Çünkü mesela yirmi yaşında olan biri için önündeki kırk yıl çoook uzun bir zaman dilimidir. Ama altmışını tamamlamış biri için ise, altmış yıl bir saniye hükmünde bile değildir. Neyse, insanoğlu rakamların yetersiz kaldığı için sonsuz diye nitelenen, aslında eni boyu belli olan bu kâinat içinde ne kadar küçük olduğunu, hatta sonsuz kavramı karşısında bir "hiç" olduğunu idrak eder ya bazan. İşte o zamanlar insanın makul ve mantıklı düşünebilme anlarıdır. Çünkü kendini hiç bilen bir insan; insanları, olayları daha objektif değerlendirme imkânına kavuşur. Biraz bana da ağır kaçtı bu satırlar ama hoşgörün. Hoşgörün ve bir an kendinizi içinde bulunduğunuz ortamın dışına taşıyın ve oradan olan biteni izlemeye çalışın. Ne kadar rahatlıyor insan değil mi? Mesela bir anne baba veya dede, anneanne iseniz, atlayın bir balona, yükselin ve oradan davranışınızı gözleyin. Böyle yapabilirseniz çevrede meydana gelen değişimler karşısında, kendinizi ve çocuklarınıza karşı davranış tarzınızı daha tarafsız bir gözle değerlendirebilirsiniz. Mesela dört ya da beş yaşındaki torununuz size geldiği zaman bilgisayarın başına oturup "Dede, lütfeen, biigisayarı açaamısın, internete girecem ve oyun oynayacam, lütfeen, dedee!!" diye tutturuyorsa ve de siz ona bilgisayar oyunlarından daha etkileyici bir alternatif sunamıyorsanız, mesela her bir bölümü yarım saat süren bir masal âlemi içine onu çekip kendi kültürünüzü ona aşılayacak bir kültürel altyapıya sahip değilseniz, o zaman "otur bakiiim, sen daha küçüksün, sen bebeklerinle ya da arabalarınla oyna, hem bilgisayar çocukların beynine zarar veren ışınlar çıkarıyor, sonra hasta olursun!" vs. tarzı savunmalarla direnmeye çalışıyorsanız, komik oluyorsunuz. Veya, bir şirkette genel müdür ya da patronsunuz. Genç elemanlarınız iş dünyasında yeni eğilimlerin belirdiğini, her faaliyette daha çok "takım çalışmasına" ihtiyaç duyulduğunu, her yönetim kademesinde daha çok "Liderlik davranışlarına" ihtiyaç duyulacağını, "etik değerlerin" gittikçe daha çok önem kazanacağını, her iş ve faaliyetin zaman içinde mutlaka "elektronik ortama" taşınacağını, yapılan her faaliyetin "ölçülebilir" olması gerekeceğini söylüyor ve bunlarla ilgili altyapı ve eğitim çalışmalarına vakit kaybetmeden başlamak gerektiğini söylüyorlarsa, onlara verdiğiniz cevapları değerlendirin yukarılardan bakıp. Ne görünüyor yukarılardan!.. Mesela, "Tamam çocuklar, işinize bakın, üç beş kitap ve makale okuyup hemen gaza geliyorsunuz. Zamanı gelince çaresine bakarız" mı diyorsunuz? Veya "Biz zaten takım değil miyiz?. Ben size yeteri kadar yetki vermiyor muyum? Hepinize beni lider olarak örnek alın bu size yeter demiyor muyum yıllardır? Sizin bu dedikleriniz bizim memlekete üç numara bol gelir. Ne olur ağzımızın tadını kaçırmayın!" mı diye söyleniyorsunuz? Ya da "Tamam çocuklar etrafta olan biten değişim rüzgârlarıyla mücadelede bizim neslin paradigmalarının yetersiz kaldığını ben de hissediyorum gelin bu işi sistematik olarak ele alalım. Önce birkaç beyin fırtınası veya moda deyimiyle 'arama konferansı' düzenleyelim. Önceliklerimizi belirleyelim. Sonra da dengemizi ve verimliliğimizi bozmayacak bir değişim programı için kolları sıvayalım" mı diyorsunuz? Ne görünüyor yukarılardan bakınca?