Petrol'un oluşumu ile ilgili bir çok teoriler var. Bunlardan biri de kitleler halinde, binlerce onbinlercesi bir arada toprak altında kalarak yerkürenin derinliklerine gömülen dinozorlardan petrol meydana geldiği şeklindedir. Bu dinozorlar o çağlarda etraflarında olan bitenleri; depremleri, yanardağ patlamalarını algılayamayıp ot oburlar otlanmaya, et oburlar birbirlerini yemeye devam ettikleri için yok olmuşlar. Olan biteni algılayıp, tedbir alıp yer değiştirmeyi becerseler belki daha uzun süreler soylarını devam ettirebilirlerdi. Ancak çok büyük ve hantal vücutlarına oranla küçük olarak yaratılan beyinleri onlara bu imkânı vermemiş ve günümüzde reklamlara konu olan 98'lik benzinleri onlar oluşturmuşlar bir rivayet. Bu teorinin temelini teşkil eden çok büyük bir vücudu minik bir beyinle yönetme ve sevketmenin zorluğunu model alarak, değişimi algılama zorluğu konusunda olan biteni açıklama imkânı bulabiliriz. Mesela bazı ülkelerde devlet ekonomik kaynakların yüzde yetmiş-seksenini yönetme iddiasıyla elinde tutar; bir de tüm yetkiyi başkentte birkaç kişinin eline, beynine ve imzasına bırakırsa dinozorlaşıyor ve yok oluyor. Aynı şekilde gelişmekte olan ekonomilerin yüksek -hatta bazen bire yedi, bire onların konuşulduğu- kâr marjları ve abartılı teşvik ve tahsis uygulamaları ile dinozorlaşan şirketler de aynı akıbete uğruyorlar ve yok oluyorlar. Özellikle krizlerden sonra bunların daha çok döküldüklerini görüyoruz. Sonuç olarak herkesin, kişilerin, ailelerin, şirketlerin, milletlerin, devletlerin, hatta devletlerarası organizasyonların etrafta ne olup bittiğinden haberdar olmaları, değişen şartları algılamaları ve değişimle baş edebilmek için kafa yormaları, bu işe gönüllerini katmaları gerekiyor. Bunun için de yönetimi bir şekilde ellerinde bulunduranların günlük operasyonları, kurdukları akıllıca, sistemleri uygulamak için eğitip yetiştirdikleri çalışanlarına denetip, yani kafayı kumdan çıkarıp ara sıra dışarıda olan biteni izlemek için şirketin bulundukları şehrin ve ülkenin dışına çıkmaları gerekiyor. Bütün bunların ötesinde yöneticilerin mutlaka yılda birkaç ay, bazılarına fazla gelebilir hadi bir kaç haftalığına herşeyi bir kenara bırakıp dinlenmeleri gerekiyor. Malum hikaye, iki adam arasında ağaç kesme işine başlarlar. Birisi hiç durmadan bir ay boyu ağaç keser. Diğeri arasıra baltayı bırakır dinlenir. Sonunda gece gündüz durmadan çalışan adamın, arada bir kaytaran arkadaşının kendinden daha fazla ağaç kestiğini görünce hayretle bu işin nasıl olduğunu sorar. Cevap basittir. "Arkadaş sen durmadan çalıştın hiç ara vermedin. Ben ise arada bir mola verip güç biriktirdim. Ama daha da önemlisi dinlenirken de baltamı bir güzel biledim. Farkı meydana getiren baltanın keskinliğidir. Bu kadar uğraşıp, bin dereden su getiren bir yazara okuyucuları herhalde birkaç günlük dinlenme iznini çok görmezler. Yeniden buluşuncaya kadar, baltanız keskin olsun. Çevrecilere not: Söz konusu çalışma ormancılık dilindeki "baltalık ormanlarda" yapılmıştır.