İnsan her yerde aynı insandır. Ancak çok çeşitli tesirlerle toplumlarda, şekillenen kültürler birbirinden farklıdır. Bu farklılık çeşitli kültürlerden gelen insanlar bir araya geldiklerinde bazı hallerde bir diğerine rahatsızlık verebiliyor. Bırakınız milletler, ya da etnik gruplar arasındaki farklılıkları, aynı yörenin insanları arasında bile kültürel farklılıklar olabiliyor. Ve bunların hoş karşılanması gerekiyor. Hadi bir fıkracık kıstıralım araya. Alaşehir'de Kula için anlatırlar bu anekdodu; ama inanıyorum Kulalılar da Alaşehirlilere malederler. Neyse, vali Kula'nın bir köyünü ziyarete gider. Köyün problemleriyle ilgilenmek üzere muhtarlıkta toplantı yaparlar. Valinin hanımı da köyün hanımlarıyla sohbettedir. Yemekten sonra Kula'nın gerçekten nefis armutlarından taptaze toplanmış bir küfe armudu, kaymakamın hanımının önündeki siniye boca ederler. Kadıncağızın bir an irkildiğini gören muhtarın hanımı içinde yaşadığı kültürün bütün samimiyet ve içtenliğiyle şen şakrak buyur eder: "Ye valinin garısı ye, çekinme! Artanları hayvanlara veriyoruz!" (Cümlenin ikinci kısmı "Armutları mala veriyoruz"dur da. Mal ne demek izah etmek gerekmesin diye tercümeli yazdım.) Şimdi muhtarın hanımına ne denir. Hiç. Batılı bunu hep yapar!.. Milletlerarası görüşmelerde de bunları yaşarız malum. Mesela Almanya'da ilk günlerde koskoca kürsü başkanının, ders esnasında cebinden çıkardığı buruşuk mendille oldukça abartılı sesler çıkararak burnunu temizledikten sonra, aynı mendili burun salgılarının nerede toplandığına aldırmadan aynen cebine soktuğunu görünce ben de irkilmiştim valinin hanımı gibi. Ama sonra Batı'nın burun temizleme kültürünün böyle olduğunu öğrendim. Hâlâ da aynıdır. Amerikalıları ilk görüşüm de İzmir'de olmuştu. Malum İzmir'de de uzun yıllar bir üs vardı. (Hâlâ da NATO üssü olarak var herhalde.) Amerikalı aileler, Bayraklı'daki rekreasyon (dinlence veya dinlenme, tercih sizin) alanına gelir giderlerdi. Koca koca subaylar, ayaklarında lastik ayakkabılar. Ne ceket ne kravat, üst baş perişan. Yalnız herkesin yüzünde bir gülümseme, bir cana yakınlık. Uzaktan seyrederdik. Ayaklarını koca pabuçlarıyla piknik masalarının üzerine atar, öylece sohbete dalarlardı, ast üst ayırmadan. Hayret ederdik. Ama aklım suya erip de kültürel farklılıkların tabii sayılması gerektiğini anlayınca rahatlamıştım... Amerikalılar rahat adam Şimdi Sayın Başbakanın Amerika ziyaretinde Sayın Bush'la görüşmesi esnasında ayak ayak üstüne atması üzerine bugün belki beş altı köşe yazısı vardı. Kimi "oh olsun iyi etti" kimileri de "ne olmuş yani neye yarar" havalarında. Eminim Bush ve ekibi bu oturuş tarzını hiç yadırgamamışlardır. Çünkü dedim ya rahat adamlar Amerikalılar. Kim ne yemiş ne içmiş, ne giymiş, nasıl oturmuş ona bakmazlar. Onlar sadece devletlerinin ve dolayısıyla devletin hizmetinde olduğu milletlerinin çıkarlarına bakar, onu kollarlar.