Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Ziraat Ekonomisi ve İşletmeciliği bölümünde asistan olarak çalışırken, Giessen Üniversitesi ile yapılan ve karşılıklı öğretim elemanı mübadelesini öngören bir anlaşma çerçevesinde Tarımsal Kooperatifçilik enstitüsünde doktora yapmak üzere 1974 yılı sonbaharında hatta yine böyle bir ramazan ayında Federal Almanya'ya gönderildim. Enstitünün çok zengin olan kütüphanesinde üç yıl boyunca kooperatifçilik konusunu araştırmaya çalıştım. Orada edindiğim en önemli bilgi kooperatifçiliğin dar kalıpları içine hapsolmayan, kooperasyonun yani işbirliğinin her türüne kafa yoran ülkelerin başarılı olduklarını okumam ve çeşitli ülkelerden gelen insanlarından duymam oldu. Bir yandan Türkiye Tarım Kooperatifleri ile ilgili olarak doktora tezimi hazırlarken, diğer yandan bütün dünyada tarımsal alanda uygulanan kooperasyon modellerini araştırmaya, bu konuda derinleşmeye çalıştım. Gerçekten, insana heyecan veren örnekler vardı. Bunlardan "makina bankası" ya da "makina ringi" denilen modeli sizlere anlatmıştım hatırlarsanız. Bunun dışında her ülkenin kendi sosyo-ekonomik ve kültürel yapısına uygun tarımsal kooperasyon modellerine kafa yorduğumu, bazı başarılı olmuş örneklerin, (bunlardan bir tanesi, herkesin kendi makinasının sahibi olduğu, Almanya'nın Bavyera eyaletinde geliştirilmiş Makina Ringleridir mesela) dünya çapında uygulama imkânı bulduğunu gördüm. Ancak bu modellerin ortaya çıkması için, bu işe kendini adayan bilim adamı ve uygulamacı araştırmacıların gerekliliği en önemli şart olmaktaydı. Diğer önemli bir husus devletin bu yapılanmalara asla müdahale etmemesi, yardımcı olmaya çalışmaması, sadece bu tür işbirliği modellerinin gelişmesi için gerekli hukukî alt yapıyı hazırlamasının en önemli katkı olduğu idi. İşin önemini kavramış ve de heyecanla dopdolu olarak döndüm ve kendimi bu davaya adayamadım. Gerçi doçentlik konusu olarak da bu konuyu seçtim, ama gerekli fedakârlığı gösteremedim, yıllarca köylü ve çiftçilerle berabar omuz omuza çalışmayı göze alamadım. Bunu yapamayışım hakkında tonla mazeret anlatabilirim, ama hiçbirinin geçerliliği yoktur. İşte benim muhteşem üniversite binalarında sıcacık ve yakışıklı çalışma odalarımın rahatlığı içinde keyf sürdüğüm sıralarda Bangladeşli bir meslekdaş, özellikle fakir köylü kadınların ıstırabını taa yüreğinde hissederek, onlarla el ele vererek, bir model oluşturuyor ve bu muhteşem modeli önce Bangladeş'te ve daha sonra bütün dünyada yaygınlaştırma başarısını gösterdiği için "Nobel Ödülünü" alıyor 2006 yılında. Gelecek yazıda Profesör Muhammed Yunus beyin modelini ana hatlarıyla özetlemeye çalışayım sizlere.