Başbakanlık'tan dün yapılacak toplantının davetini alınca, Pazar günkü yazımı bu toplantının mahiyetini kestirmeye yöneltmiştim. Özet olarak, ülke çıkarları söz konusu olduğunda "Karizmatik gazetecilik"ten biraz fedakârlık yapmamız gerekir demiştik o yazıda... Toplantı bu anlayışın yaygınlaştırılmasına matuf oldu. Sayın Başbakan devlet nezdinde tam bir kararlılık ve uyum içinde yürütülen operasyonların etkinliği için basının katkısının gereğini ortaya koydu. Bunu sağlamanın en sağlıklı yolunun ise basını yeterince bilgilendirmek olduğunu açık yüreklilikle belirtti. İki saate yakın süren toplantının genel havası (bu kelimeyi kullanmayı pek doğru bulmamakla beraber) tarafların makul ve mantıklı bir ilişki arayışı içinde oldukları intibaını verdi bana. Basın mensuplarının bu konularda eksik bilgilendirildikleri hususundaki somut örneklere Başbakan Gül, bu eksikliğin giderilmesi için köklü düzenlemeler yapıldığını belirtti. Toplantının gündemini ayrıntılarıyla haberlerde takip etmek mümkün. Bendeniz Sayın Başbakan'ın ve hükümetin beden dilini çözmeye çalıştım daha ziyade... Başbakan Abdullah Gül, uzun yıllar davet mekanizmasının içinde yer almasının verdiği rahatlığı sergilemekle beraber, basınla olan ilişkilerinin "Özenli bir tarzda" yürütme konusunda her zamanki nazik tarzını sergiledi. Soruları cevaplandırırken çok rahattı. Ancak "Her ülkenin kırmızı hatları vardır" cümlesiyle özetlediği, cevap verilmemesi gereken sorular karşısında, Anadolu insanının samimi yapısından kaynaklanan davranış tarzı dolayısıyla olsa gerek o kadar rahat değildi. Çünkü Anadolu insanı, şeffaflığın zirvesini zorlayan bir toplumdur. Açık yüreklilik onun temel karakteristiğidir. Ancak, "Umur-u Devlet" bahis konusu olduğunda o dünyanın en ketum insanı olur. Başbakanın toplantı boyunca gerek bakan arkadaşlarına, gerekse danışman ve bürokratlarına rahatça danışması, belli konularda onlara söz vermesi, hatta onları konuşmak için teşvik edip cesaretlendirmesi, takım oyununa önem verdiğini ortaya koyuyordu. Her ne kadar Anadolu çocuğu olmakla beraber uzun yıllar Amerikan futbolunun olmazsa olmazı "takım oyunu"nu epey seyretmiş olduğu anlaşılıyordu. Malum bizim eskiler, takım oyununu bir türlü becerememiş, hep "Tek adam gösterisi" yapmayı yeğlemişlerdir ve de sonunda "Tek adamlar" olarak kalıp silinip gitmişlerdir. Sayın Başbakan umarız, kulislerde de bu takım işini ciddiye alıyordur. Nazik davetleri ve misafirperverlikleri için teşekkür ederim.