Bir karşılaştırın bakalım!

Herkes çocukluğunu hatırlasın. Kurban bayramında elimizle beslediğimiz kuzularımızı, dinimizin gereği kurban ederken neler hisseder, nasıl davranırdık? Kurbanlık hayvanı hiç üzmeden, sarsmadan, kaba davranmadan, su ve yem vererek, okşayarak kesim yerine götürür, yavaşça yatırır, gözlerini tertemiz bir tülbentle bağlar, sonra işinin ehli bir kişi tarafından, keskin bir bıçakla, bir darbede, her iki damar ile nefes ve yemek borusunu kesecek şekilde boğazlar, sonra hayvan tam can verinceye kadar dualarla beklerdik. Allah için kurban olduğundan şanslı bir hayvan olduğunu düşünerek teselli olurduk. Ayrıca etini muhtaçlara verme şerefi de sızımızı azaltırdı. Avrupalı'nın bu konuda bize bakış açısı mâlum! Bunu biraz acımasız buluyorlar. Pekiii. Uygar (!) Batı'nın gözü önünde cereyan eden boğa güreşlerini seyretmiş olmalısınız. Zavallı hayvanı önce zırhlı atlara binmiş acımasız adamlar, sırtına mızraklar batırıp döndürerek çılgına çeviriyorlar. Daha sonra da başkaları sırtına daha küçük mızrakları saplayıp bırakıyorlar. Acılar içinde çaresiz bir tarzda sağa sola koşuşan hayvancağızı kırmızı bir bezle aldatarak cesaret (!) gösterisi yapan süslü bir kahraman (!) epey yorduktan sonra kalbine bir kılıç saplıyor becerebilirse, sonra da dermansız kalarak diz çöken hayvancağızı omuriliğine yine kabaca bir bıçak saplayıp öldürüyorlar. Sonra da ayağından bağlayıp, sürükleye sürükleye götürüyorlar. Bu, gerçekten vahşi ve barbarca olayı delicesine alkışlıyorlar ve bunun için boğa güreşi yapılan ülkelere turistler akın ediyorlar. Para basıyorlar. Böylece kana alıştıkları için de; Bosna, Kosova, Filistin, Çeçenistan, Afganistan ve Somali'de gerçekleşen barbarlıklara da -hadi hoşlarına gidiyor demeyeyim ama- yeterli ve güçlü tepkiyi gösteremiyorlar. Belki, bu olayları da boğa güreşi seyreder gibi seyrediyorlar. Eh, insanın canını sıkıyor bazen de, gönlüne gelen yazdığına aksediyor. Hoşgörünüz...