Bir kilo yağa, yediyüz kilometre damar!

A -
A +

İnsan vücudu, insan aklının alamıyacağı kadar muhteşem, esrarlı. O'nun hakkında bir şey bilmiyoruz henüz desek abartılı olmaz herhalde. Ama bildiklerimiz de bizi şaşırtmaya devam ediyor. Minicik iki hücre birleşiyor ve de bu muhteşem eser ortaya çıkıyor. Akıllara durgunluk veren bir düzenle doğuyor, büyüyor, gelişiyor, emekliyor, kekeliyor, yürüyor, konuşuyor, düşünüyor, muhakeme ediyor, karar veriyor..bitmez tükenmez bir faaliyetler dizisiyle ölümüne kadar yaşıyor, en önemlisi seviyor, seviliyor... Bütün bu kompleks yapının bir tek fonksiyonunu iyi tahlil edip, uygulamaya çalışsak kurduğumuz, organizasyonların, şirketlerin, ailelerin daha verimli, daha sağlam, daha mutlu olmasını sağlamak mümkün. Bugün duyduğum bir şey bu yazının konusunu bulmama yaradı. Rakamlar umarım doğru kalmıştır aklımda. İnsan vücudunda bir kilogram yeni yağ dokusu teşekkül ettiğinde, vücut bu dokuyu besleyebilmek için yaklaşık yedi yüz elli kilometre kılcal damar üretmek zorunda kalırmış. Konuyu aktaran arkadaş rakam unutulmasın diye hocamız bize kuş uçuşu İstanbul-Ankara arası gidiş geliş mesafesi demişti dedi. Yani vücut herhangi bir şekilde yeni bir ilaveyle karşılaştığında kan mutlaka oraya ulaşmak ve o dokuyu beslemek ve temizlemek zorundadır. Bu olmadığı takdirde "Kangren" denilen sonunda o organın kesilmesiyle, hatta bütün vücudun ölümüyle sonuçlanan, olaylar zinciri başlıyor. İşte... Anladınız işi nereye bağlıyacağımızı herhalde şirketler, örgütler, devletler de bir şekilde doğuyorlar, büyüyorlar, gelişiyorlar. Yeni ihtiyaçların doğurduğu yeni birimler, yeni bölümler oluşturuyorlar. Bu birimlere ve bölümlere gerekli mali, fiziksel imkânlar ve de yeterli "yetki"yi verdikleri ve sağladıkları oranda başarılı oluyorlar, onlarla kesintisiz bir iletişimi sağlayabildikleri oranda "kangren"lere sebep olmadan yollarına devam ediyorlar. Şirketleri, başarılı olmuş örneklerin yakışıklı örgüt şemalarını taklit ederek örgütlenmek yeterli olmuyor demek istiyorum. Bu bünyeye kanı pompalayacak yüreğe, onu çağın gereklerine uygun vizyona odaklıyacak beyne sahip olmadığınız zaman sonu hüsran olacak maceralara atılmış oluyorsunuz. İşte Türkiye'de bugünlerde bu tartışılıyor. Çeşitli olaylar ve etkilerle bir şekilde oluşan "Türkiye'yi kangrenlere sebep olmayacak bir bünyeye kavuşturacak bir anayasa gerekli. Saçma sapan ideolojik ve politik tartışmaları bir yana bırakıp, bünyeyi tanımaya ve onun geleceğini de sağlıklı kılacak bir anayasa yapmaya hep birlikte kafa yormalıyız. Altmış yıldır kangrenlerden çok kan kaybettik.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.