Balık anne, yavrularına devamlı öğüt verirmiş: "Evlatlarım bakın bazen yukarıdan aşağıya doğru bir solucan, bir parça sülünes, bir minik yengeç ya da karidesin indiğini görürsünüz. Bu yeme hemen saldırmayın, yoksa yemin içinde saklı olan zokayı yutar hayatınızı kaybedersiniz. Böyle yemlerin etrafından kemirin iğneyi yutmadan yemi mideye indirmeye çalışın. Göreyim sizi aman dikkatli olun!" Bir gün balık anne ve yavruları neşe içinde yüzerlerken birden bütün aile kendilerini bir ağın içinde yukarıya doğru çekilirken görünce yavrular can havliyle bağrışıyorlar "Anne bu ne, ne oluyor?" Balık annenin cevabı malum "Evladım buna tepeden inme, denir bu durumda bir şey tavsiye etme imkanımız yoktur..." Global, küresel adını ne koyarsanız artık bu kriz bütün dünyadaki her ekonomik birimi etkiledi, etkileri bir müddet daha devam edecek. Bu durumun "tepeden inme" olduğunu bütün dünya kabul ettiği için devletler aslında liberal ekonomiye hiç uygun düşmese bile şirketleri kurtarmak, piyasayı canlandırmak için kesenin ağzını açmak zorunda kaldılar. Yıllarca moneterist politikalarla diğer bir ifadeyle parayla oynayarak aşırı derecede köpürttükleri piyasalarda ortaya çıkan dengesizlikleri ortadan kaldırmak için milyarlar harcıyorlar. Bizde de hükümet IMF'ye rağmen birtakım destekleri sağlamaya çalışıyor. Ancak bu dengesizliği millet olarak göğüslemeye çalışmazsak kriz hem daha uzun sürer hem de daha fazla can yakar. Ne mi yapalım? Bankacıysak kredileri daha uygun şartlarla verelim, üreticiysek aldığımız krediyi en verimli şekilde kullanalım, patronsak krizi bahane ederek aşırı işçi çıkartmaktan kaçınalım, çalışansak daha bir gayretle ve krizin el birliği ile aşılabileceğinin şuurunda olarak çalışalım, paramız varsa acil ihtiyaçlarımızı ertelemeyelim piyasaya bir yudum "cansuyu" da biz verelim... Yanisi bu krizin topyekûn bir gayretle daha kolay ve az zararla atlatılabileceğini idrak edelim! Ne demiş atalar: "Elle gelen düğün bayram."