Biz hiç koskoca bir profesörün ders verirken ağladığını gördünüz mü? Hem de ders "Hayvan Yetiştirme"... Hani tarih dersi filan olsa neyse. Yıl herhalde 1965 falan olmalı. Konu tavukçuluk. Profesör Dr. Reşit Sönmez ders anlatıyor. Kendisi Amerika'da uzun yıllar bulunmuş orada özellikle kanatlılar konusunda çalışmış, beyaz etin hem daha verimli hem de daha sağlıklı olduğunun şuuruna varmış vatansever bir adam. "Çocuklar ne oldu biliyor musunuz geçen günlerde? İzmir'deki NATO karargahından beni aradılar. Personelin yumurta ihtiyacını Türkiye'den karşılamak istiyorlar. Miktarı ve özellikleri belirten şartnameyi gönderdiler. Bütün Ege civarını araştırdık istenilen miktarda ve belirtilen şekilde ambalajlanmış yumurtayı her ay düzenli bir şekilde temin edecek bir tavukçuluk işletmesi bulamadık. Bu acı yetmezmiş gibi o yumurtalar nereden geliyor şimdi biliyor musunuz? "Anadolu insanına 'Bir tavuğun kârı senede bir yumurtadır' atasözünü hediye(!) edip giden Yahudilerin çöle kurdukları İsrail'den... Yıllarca bu işe gönül vermiş birisi olarak kendimi suçlu hissediyor, çok üzülüyorum..." Hocanın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Sınıfta buz gibi bir hava esmişti. Hepimizin boğazına birşeylerin düğümlendiği yüzlerimizden anlaşılıyordu. Ders arasında gelsin sloganlar. "Biz adam olmayız abicim... Eller aya biz yaya... Adamlar çölün ortasında kurmuş batarya sistemi kümesleri. Yem ayarlı su ayarlı tavuklar ayarlı; basıyor düğmeye istenilen büyüklükte istenilen sarılıkta yumurtayı üretiyorlar. Daha biz viyol müdür nedir o ambalajı bile üretemiyoruz. Sepetlerin içine saman doldurarak mı göndereceğiz binlerce yumurtayı NATO'culara?!." Şükür bugünleri de gördük O gün bu gün bu yumurta hikayesi boğazıma düğümlenir dururdu. Ta ki dün gazetenin ekonomi sayfasında İsrail'e yumurta ihrac edeceğimizi okuyuncaya kadar. Kuş gribi dolayısıyla azalan yumurta üretim açığını İsrail Türkiye'den karşılamaya karar vermiş. Çok şükür, Allah, ölmeden bir paradigmanın daha yıkıldığını gösterdi bana. Yalnız şimdi yeni bir durum var. İnsanlar son zamanlarda filmi başa sarmaya başladılar. Şimdi sepetlerin içine bir sıra saman bir sıra yumurta tarzında yerleştirilen ve tabiî ortamda serbestçe dolaşan tavukların yaptığı standart dışı yumurtalara daha fazla para veriyorlar. Malum "biyolojik tarım" takıntısı. Eh bu problemi de yeni yetme ziraatçılar çözsünler. Biz yorulduk... Her şeye rağmen beni İsrail'e yumurta bile satamayan bir ülkenin çocuğu olmak ayıbından kurtaran herkese; bu arada Reşit Sönmez hocaya teşekkür ediyorum sağ ise ellerinden öpüyorum. Şimdi "Nobel Ödüllü birkaç bilim adamımız, yazarımız olsa, gen teknolojisini kavrayan ve geleceğin dünyasını şekillendirecek bu konuda buluşlara imza atan birkaç aklıevvelimiz olsa..." gibi son birkaç takıntım var o kadar.