Son günlerde stadyumlarda hareket yeniden başladı. Trilyonluk adamlar, yerli yabancı sürüyle insan koşuyor, yüzbinlerce kişi stadyumlarda milyonlarcası televizyon karşısında bağırıp çağırarak boş gönüllerini doldurmaya çalışıyorlar... Bu arada şirketleşen hatta borsaya kote olan kodaman kulüplerin kodaman başkanlarımedyanın gündeminden bir gün bile düşmemeye özen göstererek!haftalar boyunca -Alaşehir tabiriyle- 'gort gort' demeç veriyorlar. Bütün bu olan bitenlerin arasında herkes bu gerçekten yüksek rantlı 'iş kolundan!' payını alıyor. Kulüp başkanları yükselen popülaritelerini yıllardır Ankara'ya yansıtıp en azından siyasete ön hazırlık yapıyorlar. Birçoğunun bu yoldan geçerek Millet Meclisine geçiş yaptıklarını hatta bakanlık yaptıklarını biliyoruz. Demokratik kurallar çerçevesinde bütün dünyada olağan bir durumdur. Teknik direktörler 'hoca' diye anılıyor ve de üniversitede aynı unvanla hitap edilen meslektaşlarının ömür boyu alacağı maaş tutarını bir sezonda alıyorlar. Futbolcular 'Beyaz Zambaklar Ülkesi' isimli kitaptaki deyimiyle ve de biraz daha hafifleterek ifade ediyorum 'Boğa gibi baldırlarının' ve tabii sarf ettikleri enerji ve gayretin bedelini artık milyon dolarlarla ifade edilen transfer bedelleri ve ücretlerle alıyorlar. Taraftar liderleri,stadyum çevresi içindeki birtakım akçalı işleri 'tedvir eyleyerek' taraftar üzerinde sağladıkları otoritenin karşılığını alıyorlar. Köfteciler, piyazcılar, simitçiler, flamacılar, otopark değnekçileri, 'arabana bakalım mı abicimciler', taksiciler, dolmuşçular velhasıl şu 'maç' denen doksan dakikayla yakından ve uzaktan ilgili herkes emeğinin karşılığını bir şekilde alıyorlar; bir grup insan hariç. Yaz kış demeden, hemen her tatil gününde herkesin 'maçı' rahat ve huzur içinde seyretmesi için abartmıyorum hatta bazen 'aç susuz' şekilde görev yapan 'Polisimiz' bu muazzam pastadan bir minicik parça bile tadamıyor. Bu yazıyı yazmak nereden esti derseniz, geçen gün İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Cerrah, futbolla ilgili bir seminerde bu serzenişi dile getiriyor futbolun ağababalarından birinin söylediği 'Bu konuda kanuni bir düzenleme yok!'oluyor. Be kardeşim hiç değilse 'Bu konuda kanuni bir düzenleme yapılırsa iyi olur biz de polisimizin mağduriyetinin farkındayız' gibi bir şeyler söylesene! Nasıl olsa Ankara'da suyun başında oturuyorsunuz. Bu şekilde biraz daha idare edersiniz. Nereye kadar mı? AB ile müzakereler başlasın o zaman görürsünüz. Çünkü Avrupa'da 'Biri yer biri bakmaz'...