Küçüklüğünüzdeki kumbaraları hatırlıyor musunuz? Gariban Anadolu'da teneke kutudan yapılırdı. Ama önemli olan içinde birikenler ve daha da önemlisi birikim kavramının benimsenmesiydi. Ne büyük zevk alırdık; dar bir zamanda, meselâ bayramlık ayakkabı alınacağı zaman ailenin yaşadığı finansal krizin çözümüne katkıda bulunmaktan. Biriktirmek önemli. Ama iş dünyamızda biriktirmekten daha ziyade nakit biriktirmek gibi yanlış bir anlayış hissediliyor. Bu hissediş krizlerde daha belirgin hale geliyor. Son günlerde kriz konusunda birçok değerli yazar ve uzmanın görüşlerini takip etmeye çalışıyorum. Ve memnuniyetle görüyorum ki, artık iş dünyamız maddi varlıklar dışında da bazı birikimlerin farkına varmaya başlıyor. Çünkü krizleri sadece "nakit kalın" mantığıyla aşmak artık mümkün de değil, akıllıca da. Çünkü artık insan ve onun etrafında şekillenen birçok işletme varlığı, bilgi çağının olmazsa olmazlarını teşkil etmeye başladı. O zaman eğer şirket olarak, krizlerden önce: ¥ Güven, saygı ve sevgiyi ¥ Şeffaf bir yapıyı ¥ Kesintisiz ve samimi bir iletişimi ¥ Kendini şirketine ve çalışanlarına adayan bir liderliği ¥ Takım olarak başarma zevkini ¥ Müşteriyi dost edinme anlayışını ¥ Çalışanların en değerli şirket varlığı olduğunu ¥ Egolardan arındırılmış bir yönetim anlayışını ¥ Olayları küresel ölçekte düşünme becerisini ¥ İsrafı önleyen planlamayı ¥ Hızlı ve etkin bir öğrenme kültürünü Kumbaranızda biriktirmedi iseniz, işiniz zor. Krizlerde ise daha da çok zor. Çünkü krizlerde bunlara muhtaçsınız. Ama yine Anadolulunun güzel deyişiyle "ha deyince olmaz ki!" Hatırlasanıza o minicik kumbaranız ne kadar uzun zamanda dolardı. Krizlere dayanıklı olmak, sabırla, anlayışla, eğitimle yoğrulmuş bir şirket kültürünü önceden oluşturmakla mümkündür. Siz şimdiden biriktirmeye başlayın. Çünkü bu krizler artık "vak'a-yı adiyye"den sayılmaya başlanacak gibi. İyi haftalar