İş Dünyamızın çerçevesini bugün biraz genişletelim. Çünkü madem dünyada olup bitenden iş dünyamız etkileniyor. O zaman biz de bizi etkileyen olayları etkilemeye çalışmak hakkına sahibiz. İş dünyasının en fazla etkilendiği konuların başında politik olaylar geliyor. Bizim gençliğimizde tek kanal radyo "ajansları" yani haberleri ve de birkaç sıkı kontrol altındaki gazete yayınıyla takip ederdik gündemi, ayrıca da öyle dış veya iç siyasetten etkilenecek bir ekonomimiz de yoktu. Sağdan say üzüm, incir, tütün, soldan say, fındık, meyan kökü ihraç ederdik. Bizi daha çok iklim şartları etkilerdi. O zamanlar batılı dediğimiz ülkeler sanayi mallarını istedikleri şekilde yapar, diledikleri fiyata, "elini sallasan ellisi", "müşteriden bol ne var" paradigmasıyla satar ve keyiflerine bakarlardı. Özal öncesinde tüm ihracatımız iki virgül küsur milyar dolardı. Bu ihracat petrol ithalatımızı ancak karşılıyordu. Böylece devam etmemiz için batılı dediğimiz devletler ve kuzeydekilerimiz epey uğraştılar, her kalkınma hamlemize bir darbe vurmak için milyar dolarlar sarfettiler. Ha bire birbirimizi yedik, hâlâ da yemeğe devam ediyoruz. Ancak, son yıllarda biz de birşeyler üretmeye, birtakım başarılara imza atmaya başladık. Biraz belimizi doğrulttuk ve de şöyle etrafımıza bir baktık ve etrafımızda olup bitene kafa yormaya, bu konularda fikir yürütmeye başladık. Buraya kadar iyi idi. Ancak son yıllarda sağa sola asker göndermeye başladık. Yine Fransız horozu ötmüyordu. Ancak , Lübnan'a asker gönderme "cesur kararını" aldığımız andan itibaren papağan ve de horoz ötmeye başladılar. Çünkü hâlâ Lübnan ve Orta Doğuyu kendi çöplükleri zannedenleri var aralarında Chirac gibi ne idiğü belli olan ve kendi kamuoyunda bile fazla saygınlığı olmayan bir kart horoz; Avrupa Birliği'nin üyelik müzakerelerinde adayların gözüne ve gönlüne sokmaya çalıştığı Kopenhag Kriterlerini yerle bir eden bir davranışla olmuş bitmiş, tarihe malolmuş her iki milleti de yaralamış Ermeni meselesini, hem de hiç olmayacak bir tarzda meclisin gündemine taşıdı. Dış politikada Lübnan ve civarı ile ilgili emellerinden vazgeçmediklerini ortaya koymaları yanında, bugünlerin konjonktürü içinde iç politika malzemesi yapmaya çalıştı bu durumu Fransızların bazıları. Ama hükümet ve dış işleri bakanlığı dahil birçok aklı başında politikacı demeç üstüne demeç veriyorlar bu aptalca davranışı önlemek için. Biz de iş dünyamız olarak şimdiden listelerimizi hazırlamaya başlayalım, başlatılacak bir boykota Fransız kalmamak için. Ayrıca benim ana tarafım Tunuslu'dur. Bizler Fransızların, Magrib illerinde neler yaptıklarının canlı şahidlerinin anlattıklarıyla büyüdük. İnanmıyan Fransız varsa sıradan bir Tunuslu'ya "Debbağcı" ailesini soruversin. Ayıptır söylemesi!.