"Bizim Almanya'da böyle olmaz!"

A -
A +

Memlekette olan biteni bir dış göz ile algılamak çok faydalı oluyor. Her ailede bir zamanlar bir Çanakkale şehidi, Yemen gazisi olduğu gibi, şimdi de her ailenin birkaç "Alamancısı" var malum. Bizim Alamancılardan birisi de babasının vefatından sonra dört beş yaşlarında annesi ve küçük kardeşiyle dayısının yanına Almanya'ya giden ve kırk yıl orada okuyan, mesleğiyle alakalı iki yüksek lisans yapan, uzun yıllar çok büyük bir şirkette çalışıp, yönetim işine destek sağlayan bilgisayar yazılımı ve teknikleri ile ilgili bir firmanın hem Almanya hem de Türkiye ayağında uzun yıllar çalıştıktan sonra, şimdi Türkiye de büyücek bir şirkette görev yapan benim küçük "bacanak". Benim bu "bacanak" için Türkiye'de yaşamak gerçekten bir eziyet. Adam her pozisyonu "Alman normlarına" göre değerlendirip krizlere giriyor. Trafikte sinyal vermeden şerit değiştiren bir sürücü onun o gününü karartmaya yetiyor. Normal tahliller için birkaç günlüğüne İzmir'in yazlık yörelerinden birindeki hastaneye yatırdığımız kayınvalidemden kan örneği almaya gelen hemşirenin tek kelime etmeden asık suratlı bir robot gibi işini yapmasına deliriyor, "Abicim" diyor "Hastane tertemiz, doktorlar mükemmel, ama hastabakıcı kadın bir günaydın bile demedi annemize yahu... Böyle bir şey olabilir mi, bu insanlara hasta psikolojisi diye bir şey öğretmezler mi?" diye küplere biniyor. Bulunduğumuz yazlık kasabanın deniz kıyısına belediyenin yaptırdığı oturma banklarının beton aksamının iki yılda un ufak olmasını resmen "anlayamıyor!" Bu tespitler ve gözlemler onun ülkemiz hakkında karamsarlığa düşmesine sebep olmuş durumdayken, bir de şoför ehliyetini kaybetmez mi? İki üç gün kıvranmış; "Ben ehliyetsiz olarak İzmir'den Ankara'ya nasıl araba kullanırım, ya polis durdurursa!.." diye. Ben de "Bacanak gel en yakın karakola gidelim derdimizi anlatalım, bir çaresi vardır herhalde" deyince ürperdi. Hayatında hiç karakola gitmemiş. Doğrusu benim de fazla karakol maceram yoktur. Neyse beraberce biraz da korka çekine vardık karakola. Aman yarabbi ne güzel ferahlık verici bir bina, ne kadar güler yüzlü bir karşılanma, o anda önemli bir olayla uğraşıyor olmalarına rağmen bizimle de yakından ilgilenme... Bacanak bir ferahladı, bir rahatladı. Eh ne yalan söyleyeyim benim de habire "Almanya'da şu şöyledir, bu böyledir" diye atıp tutan "bacanağa" karşı "İşte bizde de işler böyle de olabiliyor" diyebileceğim bir örneği gösterme imkânım oldu... Kamu kuruluşlarının hizmet kalitesindeki dikkati çekecek derecedeki iyileşmeler herkes gibi bana da ilerisi için ümit veriyor. Nerede miyim? İzmir'e yaklaşık yirmi kilometre mesafede büyük "Bacanağın" yazlığındayım. Ön balkona çıkınca tam karşıda masmavi bir deniz ve ileride irili ufaklı birçok adalar görünüyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.