Almanya'da yaşadığım üç asude yıldan sonra, doktorayı bitirip yurda döndüğümde, yani yetmişli yılların sonunda ortalığı kan götürüyordu. Her gün otuz kırk gencimizi kaybediyorduk. Üniversitelerin resmen harp meydanına döndüğü günlerdi. Mermilerin duvarlardan parça kopardığını bizzat yaşadım. Üç yıl boyunca fikir ve düşünce hürriyetinin (Hitler'i övmek hariç) çok geniş olduğu o zamanların Federal Almanya'sında yaşadıklarımla Türkiye'yi karşılaştırdığımda şoka giriyordum. Orada da farklı fikirler vardı. Orada da 'karşıt görüşler' vardı. Orada da birbirlerine düşmanlık derecesinde hasım olanlar vardı. Ama kan gövdeyi götürmüyordu. Çünkü toplumda tabii emniyet supapları vardı. Mesela aynı kürsüde, aynı odayı paylaşan iki doktora öğrencisi arkadaşı hatırlıyorum. Her birinin duvarlarında kendi tuttukları tarafın şöhretlerinin boy boy resimleri asılırdı. Sık sık birbirleriyle ateşli tartışmalar yaptıklarına şahit olurduk. Sonra yine işlerine bakarlardı. Şehrin en gözde alışveriş merkezlerinin yer aldığı cadde üzerinde isteyen istediği nutku atardı. Mesela bir gün o günlerin gözde tarafı(!) komünizmi öven bir öğrenciye bir işçinin "O kadar beğeniyorsan o rejimi işte Doğu Almanya. İki yüz kilometre uzakta oraya git, ne halin varsa gör. Burada ne bağırıp duruyorsun" dediğine şahit olmuştum. Sağın da solun da yürüyüşleri çoğunlukla çevreye büyük zarar vermeden biterdi. Çünkü polis orada gerçekten kadife eldiven içinde demir yumruk idi... Hürriyetlerin temeli karşılıklı saygıdır Bütün bunları hatırlamama sebep geçen günkü YÖK protestolarında yaşadıklarımız oldu. Gençlerimizin kaldırım taşlarını sökerek polislere acımasızca savurmalarına, bu arada önlerine gelen iş yerlerinin camlarını rastgale indirmelerine gerçekten üzüldüm. Bir yandan millet olarak fikir ve söz hürriyeti için mücadele ediyoruz, bir yandan da hâlâ elimizde taş sağa sola saldırıyoruz. O zaman fikir hürriyetini savunduğumuza kimseyi inandıramayız. Emniyet kuvvetlerimiz gerçekten şefkatli davranmasalardı o gün birçok gencimizi yine kaybedebilirdik. Polislerimiz kendileri ağır yaralanmayı göze alıp olaylara sükunet ve vakarla müdahale ettiler. Peki Avrupa'da otuz yıl sonra bu işler nasıl oluyor diyorsunuz? O zaman bir günde ikiyüz vatandaşını kaybeden, binlercesi yaralanan İspanya'da yapılan ve milyonlarca kişinin katıldığı ve de bir bakıma hükümet karşıtı olan gösterilerdeki halkın olgun davranışını bir daha seyredin. O standardı kısa sürede yakalamak için de gayret etmeliyiz. Çünkü hürriyetlerin temeli karşılıklı saygıdır.