Bir bina depreme karşı nasıl dayanıklı olur? En önemli konu "temel"dir. Hatta binanın temelinin oturacağı arazinin yapısıdır. Sağlam tektonik özelliklere sahip bir araziye, radyal temel atılmış olması binanın depreme dayanıklılığı için yeterli midir? Bunlar gereklidir ama yeterli değildir. Sağlam temelden sonra iyi bir mühendislik ve mimarlıkla binanın hem estetik hem statik, hem ekonomik açıdan uygun şartlar gözetilerek yapılmış bir proje ve plana sahip olması gerekir. Temelin üstüne yapılacak kaba inşaat, kendinden sonra gelecek ince inşaata uyumlu bir baz teşkil etmeli, malzemeler birbirine uyum sağlamalı, -mühendislik tabiri doğru mudur bilmiyorum ama- "bütün malzemeler birlikte çalışmalıdır!" Yanisi bir organizasyon, bir şirket, kurum, devlet kurulurken de bir binaya gösterilen ihtimam gösterilmelidir. Ancak bu şekilde şirketlerin krizlere dayanmaları ve uzun ömürlü olmaları mümkün olur. "Kriz muhabbeti"nin yoğunlaştığı dönemlerde dikkat ediniz daha ziyade söz konusu olan şirketlerin ve devletlerin "mali bünyesi"dir. Tamam, şirketlerin mali yönetimi önemlidir, kimse inkâr edemez. Ancak şirketi dayanıklı kılan sadece finans kaynaklarının iyi yönetilmesi değildir ki. Hatta "finansal tablolar ve değerler" şirketin diğer kaynaklarının iyi yönetilip yönetilemediğinin, şirketin kültürü, misyonu, vizyonu, stratejileri, temel değerleri, entelektüel sermaye birikimi, değişime ayak uydurma kabiliyeti, yenilikçiliği, insan kaynaklarının kalitesi, şirketin; öğrenmeye, şirket içi eğitime verdiği önem gibi birçok faktörün bileşkesidir. Yani sonuçtur, krize dayanıklı olmanın sebebi değildir. Bunun için bazı Amerikan yönetim guruları, belki biraz da eğlenceli olmak için ama bir hakikati de ifade ettiğinde "Bilanço ve kâr-zarar cetvelleri ile şirketi yönetmeye çalışmak, dikiz aynasına bakarak araba sürmeye benzer" derler. Bundan böyle global rüzgârların durmadan eseceğini kabul edip, "krize dayanıklı şirket kültürü oluşturma" meselesine daha bir ciddiyetle eğilmeliyiz. "Ben yaptım, oldu!" günleri geride kaldı...