Altmış, yetmiş, seksen, doksan, ikibin, ikibinbir, ikibiniki, ikibinaltı, ikibinyedi, ikibinyedi temmuz, ikibinyedi aralık, ikibinsekiz mart... Bendeniz bütün bu krizleri yaşamış, bazısında ağlamış, bazısında meselenin "derununa" vâkıf olmadığı için sevinmiş; ama doksanlardan itibaren bu tür; "müdahale", "devrim", "muhtıra", "ihtilal", "post modern" namı altında olan bitenlerin ülkeyi demokrat olmaktan uzaklaştırdığını ve iş hayatının bu olaylardan çok etkilendiğini, ancak her defasında biraz daha gelişen "demokratik ortam" sayesinde sosyal ve ekonomik yapının güçlenerek çıktığını müşahede etmişimdir. Ancak darbeler sonunda halkın önlerini açtığı siyasi partilerin demokrasiyi güçlendirmek için gereken gayreti göstermediklerini de görmüş ve üzülmüşümdür. Bu konuda en ümitvar olduğum yıllar şu son yedi yıl oldu. AK Parti bu konuda birçok hamleler yaptı ama, mesela bir "siyasi partiler" kanununu siyasi partileri de demokratik bir işleyişe kavuşturacak bir şekle sokamadı. Hatta bu konu gündemde hiç yer almıyor dense yeridir. Şimdi bakınız, ABD'de bir seçim öncesi kampanyası sürüyor. Partilerin adayları önce kendi parti üyeleri tarafından seçilip aday olmak zorundadırlar. Yani ABD'ye başkan olacak kişi neredeyse en ücra köydeki vatandaşa bile kendini kabul ettirmek zorundadır. Sonra partilerin tam bir demokratik yarışla seçilen adayları bu defa halkın karşısına çıkacaklar ve bir defa daha seçileceklerdir. Bu, demokrasinin belki de bugün için en etkili uygulamasıdır. Böylece seçilen bir başkan, herkesin başkanı olmaya hak kazanmasına rağmen yine de meclis ve senatodan belli ölçülerde onay almak zorundadır. Ancak uygulamaya yönelik kararları da en hızlı ABD Başkanları almaktadırlar. Hayırlısıyla şu "patırtı" da geçtikten sonra, Sayın Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Anayasa çalışmaları paralelinde "siyasi partiler kanunu"nda, "seçilenlere", "atananların" daha çok saygı duymasını sağlayacak bir hâle koyarlar. Çünkü görüldüğü gibi tabanın sesini "içimize sinecek tarzda" yansıtmayan şekilde alınan %47 oya bile saygı duymayanlar var. Parti başkanlarının değil, mahallelinin belirlediği adayları seçebilirsek kimsenin "gıkı" çıkmaz...